Sayfalar

2 Nisan 2019 Salı

Türk Hava Yolları Kurul Mülakatı Üzerine Bir İnceleme

Tekrardan merhabalar

12 Şubat 2019 Tarihinde girdiğim kurul mülakatım, 2 Nisan 2019 Tarihinde olumlu olarak sonuçlandı.Yazıya başlamadan önce süreç takvimimi sizinle paylaşmak istiyorum zira başvurmayı düşünen adayların en çok sorduğu sorular bekleme müddetleri ve aşamalar arası süreler oluşuyor.

22.07.2018 : Online Başvuru
09.08.2018 : Dyned davet maili
15.08.2018 : Dyned
17.08.2018 : Dyned olumlu maili
05.09.2018 : DLR çalışma maili
16.10.2018 : DLR tarih seçim maili
01.11.2018 : DLR
05.11.2018 : DLR olumlu maili
07.11.2018 : CRM tarih seçim maili
14.01.2019 : CRM
15.01.2019 : CRM olumlu maili
21.01.2019 : Kurul mülakatı davet maili
12.02.2019 : Kurul mülakatı
02.04.2019 : Kurul mülakatı Olumlu maili
04.04.2019 : Class 1 elverişlidir.
05.04.2019 : THY tarafından red (hipermetrop limiti thy'nin üstünde)
15.04.2019 : İtiraz red.

Göz muayenesinde hata olduğu itirazı ile SHGM'ye başvurdum ve üçüncü kez hakem hastaneye gönderildim, gönderildiğim kişi göz ile alakalı uyuşmazlıklarda son kararı vermek üzere yetkilendirilmesine ve verdiği raporun thy limitleri içinde olmasına rağmen thy tarafından kabul edilmedim.

Sağlık sürecini şirket hekimleri hukuk ve etikten yoksun olarak sürdürmektedir, çabalarım sonucunda 2019 ilanında detaylı sağlık kriterleri yayınlandı, dilerim hekimlerin insafına kalmazsınız.

Söz konusu takvim genel yoğunluk durumuna göre uzayıp ya da kısalabiliyor, mesela benden iki hafta önce kurula girenler 10 gün içinde sonuç alırken ben neredeyse bir buçuk ay bekledim. Öte yandan, CRM sonucu için bir gün beklerken şu anda üç haftalara varan bir sonuç bekleme söz konusu.

Hemen kurul mülakatına dair tecrübelerimi aktarmaya başlayayım.

CRM, ingilizce yeterlilik ve DLR aşamalarını geçtikten sonra pilot olabileceğiniz tescillendi. Sırada ise kurul mülakatı var, aslında mülakat yerine bir görüşme hatta ve hatta sohbet bile diyebiliriz. Nedenine geçeyim hemen; Kurul mülakatı için size verilen adrese gidince istihdam görevlileri size brifing veriyorlar. Kurul'da bizlerin neleri beklediğine dair yapılan bu kısa konuşmadan aklımda kalan cümlelerden birisi de, "bu aşamaya bir mülakat olarak yaklaşırsanız içerideki ekip sizi mülakata alır ama sohbet olarak yaklaşırsanız rahat bir şekilde süreci tamamlarsınız" idi.

Kısacası sizden bekledikleri, sohbet etmek ve samimi olmanız. Asla crm gibi bir sorgulama söz konusu değil hatta zaman zaman mülakat ekibi kendi arasında gülüşüyor ya da sohbet ediyor. Sizden rahat olmanız ve ortama ayak uydurmanız bekleniyor. Mülakatın en zorlayıcı kısmı ise, neden pilotluk sorusuna vereceğiniz yanıt olacak, tıpkı crm'de olduğu gibi burada da bu sorunun altını iyi doldurmanız gerekiyor ama crm'deki resmi ve gergin ortam burada yerini sohbet havasına bırakmış oluyor. Yanıtınızı buna göre vermek daha doğrusu üslubunuzu böyle bir ortama göre ayarlamanız faydanıza olabilir.

Mülakatta özel olarak hangi soruları sorduklarını anlatmama gerek yok zira bu aşamaya kadar geldiyseniz az çok öğreneceksiniz ne sorulduğunu o yüzden zamanınızı almak istemiyorum ama korkulacak ya da havacılığın derinliklerine dair sorular gelmiyor. Sadece bana mevcut mesleğim özelinde biraz detay olabilecek bir soru geldi onu da burada paylaşmamın bir lüzumu yok, boş yere adayların gözünü korkutmak gibi olur. Eğer havacılık ile alakalı bir işte çalışıyorsanız kendi mesleğinize dair dokümanlara odaklanmak faydalı olabilir, ben mevcut işime başlarken aldığım eğitimde gördüğüm tüm derslerin dokümanlarını kurula hazırlanırken bir kez daha okumuştum. Sizi tanımanın en iyi yollarından birisi de mevcut işinize ne derece meraklı ve hakimsiniz, o yüzden bilhassa havacılık sektöründe çalışanlar kurul mülakatında bence biraz daha sıkı çalışmalı, her şey yolunda giderken kendi işinize dair sorulacak bir detay sorusu tüm seyri değiştirebilir.

Bunların dışında, Cem Kozlu'nun yazdığı Bulutların Üstüne Tırmanırken kitabını okumanız Türk Hava Yolları'nın yakın tarihini öğrenmeniz açısından faydalı olabilir. Menderes Çakıcı'nın kitaplarından Kalbimdeki Kanatlar'ı crm sürecinde okumamış olanlar okuyabilir, Havada Kalan Sorular ise havacılığa uzak sektörde ya da meslekte olan adaylar açısından paradigmaya hakimiyet açısından faydalı olabilir.

Son olarak en çok merak edilen ama en sorulamayan soruya yanıt vererek bitireyim. Torpil gerçekten de gerekmiyor. Kuruldan önce bir form yollanıyor ve o forma üç tane referans üç adet de THY çalışanı yazmanızı istiyorlar. Ben referans olarak, mevcut iş yerimde beni yetiştiren iki hocamın adını yazdım, üçüncü kişiyi yazmadın. THY'de çalışan kişiler olarak ise daha önce benimle aynı yerde çalışmış ve şimdi ikinci pilot olarak uçan iki yaşıtımın ismini yazdım. Toplamda yazdığım dört kişinin de siyasi ya da kurumsal bir baskı imkanı ve çevresi yoktu.

Sırada sağlık raporu var, onu da sıkıntısızca atlatabilirsem o tecrübemi de paylaşırım, akademi sürecine de başlayabilirsem eğitim süreci ile alakalı yazılarımla belki devam ederim.

Sabrınız için teşekkürler, bol şans.

15 Ocak 2019 Salı

Türk Hava Yolları Crm Mülakatı Üzerine Bir İnceleme

Merhabalar

14 Ocak 2019 Tarihinde girdiğim CRM mülakatı 15 Ocak 2019 tarihinde olumlu sonuçlandı. Bu yazıda sürece nasıl hazırlandığımı anlatırken kritik olduğuna inandığım bir kaç noktaya değineceğim. Son derece subjektif bir değerlendirme olan bu aşamada genel geçer bir öneri sunmam mümkün değil ama elimden geldiğince size somut örnekler sunmaya gayret edeceğim ve nihayet belki de herkes için geçerli tek öneri olan bir kaç kitap tavsiyesi ile yazımı bitireceğim. 


IELTS olumlu sonucunu alır almaz daha önceden sipariş ettiğim kitapları okumaya giriştim. Bunlar:


  • Muzaffer Çetingüç: Havacılık ve Uzay Psikolojisi 
  • Murat Terzioğlu: EKY TEZİ 
  • Özlem Munise Kaynak: EKY ve ikna edicilik tezi 
  • Peter Hartley: Kişilerarası İletişim
  • Serhat Ulağlı: Kişilerarası İletişim
  • Zeynep Cihangir Çankaya: Kişilerarası İletişimde Dinleme Becerisi.
tezleri e devlet hesabınızdaki yök tarama kısmından bulabilirsiniz

Halihazırda havacılık sektöründe çalıştığım için Menderes Çakıcı ve Cem Kozlu'nun kitaplarını listemin en sonuna koymuştum zaman kalırsa okuyacaktım ama maalesef zaman kalmadı. Havacılık sektöründe çalışmayanlar için Menderes Çakıcı'nın kitapları ile başlamak genel bir farkındalık ve paradigmaya hakimiyet bakımından faydalı olabilir ama bu listedeki ilk üç kitap kesinlikle okunmalı diye düşünüyorum.

Gelelim mülakat gününe, mülakatı sabah kolay ulaşım olması açısından 10'a almıştım, eşim işe giderken beni THY kampüsüne bıraktı ve dyned'e girdiğimiz binaya doğru yol aldım. Girişte kendimi tanıttım ve bekleme odasına geçmem söylendi. Saat 9.20'de bekleme odasına geçtim ve durumsal farkındalık için etrafımı incelemeye başladığım esnada bir hanımefendi geldi ve başka bir adayın ismini bana bakarak söyledi, salonda benden başkası olmadığı için, hayır o ben değilim dedim. Benim ismimi sordu ve bana tamam siz ikinci adayımızsınız dedi ve gitti. Birkaç dakika sonra başka bir hanımefendi geldi ve benden önceki adayın gelmediğini istersem beni daha erken alabileceklerini belirtti. Ben de kabul ettim ve üzerimdeki telefon ile cüzdanı küçük dolaplara kilitleyip hanımefendinin peşinden odaya girdim. Oda yaklaşık 8-10 metre karelik, dışarısı ile penceresi olmayan küçük bir oda idi. Odayı boydan boya kaplayan masanın ucuna karşılıklı olarak az önce konuştuğum iki hanımefendi oturdu ve beni de masanın diğer ucuna buyur ettiler ve mülakat başladı.

Önlerinde benim formumun çıktısı vardı, yaklaşık üç sayfa yazmıştım ve el yazım çok da güzel değildir hatta ben bile okurken zaman zaman zorlanmıştım çalışma aşamasında 😄 Kısaca kendini tanıt dediler, formdaki sıraya göre önce kendimden, eşimden ve çocuğumdan sonra da anne, baba ve kardeşimden bahsettim. Eğitim hayatımı bir kaç cümle ile anlattım. Bu kadar yıl Ankara'da yaşayıp neden, İstanbul'a geldiniz diye soruldu. Nedenlerimi sıraladım, daha sonra pilotluk fikri kafanızda nasıl oluştu sorusu geldi, bir kaç yıl öncesine kadar kokpit uçuşu yaptığımızdan ve orada karar verdiğimi anlattım. Bir de burada Muzaffer Hoca'nın kitabında başlardaki uçma motivasyonu bölümündeki birkaç anekdota gönderme yaptım. Daha fazla soru gelmedi, parası için mi yapıyorsunuz ya da otobüs kaptanlığından farkı nedir gibi sorular gelmedi.

Mülakat yaklaşık 10. dakikadan sonra iyice sohbet havasına büründü, açıkçası olumsuz özellik sorusuna gelene kadar ne konuştuğumuzu dahi hatırlamıyorum çünkü bariz bir sorgulama hissetmedim. Olumsuz özellik sorusunda biraz zorladılar zira klasik özelliği söylemiştim ;) başka bir örnek istediler, özel olan iki farklı özellik saydım peki bunlar için ne yaptınız dediler. Ne yaptığımı anlattım ve bu bahis de kapandı. Bir diğer sıkıştırılan nokta ise, iki farklı dil öğrenmek istiyordum ve bu sorgulandı, çift anadal yaptığım için bir koltuğa iki karpuz mu sığdırmak istiyorsunuz tekrardan dediler, ben de çift anadal yapmamdaki zaruri gerekçeyi altını çok iyi doldurduğumu düşünerek ve örnek vererek anlattım. Bu konu da kapandı. Daha sonra iş yerimde tartıştığım bir duruma örnek istediler, ben de açıkçası asabi bir imaj çizmemek için bana ses yükseltilen bir durumu anlattım, başka bir örnek istediler yine benzer bir örnek verince, size hep bağırırlar mı ? Siz hiç birine kızmaz mısınız? Sorusu gelince açıkçası biraz fazla abarttığımı anladım, ılımlı olmaktan ziyade silik imajı vermiştim ama verdiğim başkaca iki örnekle durumu toparladığımı düşünüyorum daha sonra asabi bir kaptanla kokpitte uçsanız ne yapardınız sorusu geldi, ben de havada iletişimi kesinlikle koparmadan, çatışma yönetimini sağlarım indikten sonra da olayın gelişimine ve vahametine göre rapor ederim yanıtını verdim. Son olarak risk ve tehlike ayrımı soruldu, örnek üzerinden gittim ve daha sonra üçüncü havalimanı ile alakalı mesleğim özelinde soru sordular.. Teknik soru gelmedi, durumsal farkındalık gelmedi. Okuduğum kitaplar hiç sorulmadı, sorgulanmadı.

Sonucum ise feedbacksiz olumlu olarak geldi.

Şimdi yorumlara ve naçizane önerilere değinmek istiyorum.  Size ilk önerim, en bildiğiniz konu hakkında üç dakikalık bir konuşma hazırlayın ve bu konuşmayı yaparken kendinizi cep telefonu ile kaydedin ve daha sonra izleyin. Bu konuşmayı bir yabancı olarak youtube'da bulsanız izler misiniz? Eğer bu şekilde objektif olamıyorsanız konuşmanızı:

  1. ailenizden birine, 
  2. bir meslektaşınıza veya konudan anlayan bir yakınınıza  
  3. bir de mümkünse meslekten yani konudan anlamayan birine 

gönderin. Onların feedbacklerini dinleyin. Sizi en iyi siz ve onlar değerlendirecektir. Crm tamamen sözel iletişime dayandığı için kendinizi ifade etmek çok önemli ve bunu iyi biçimde yapıyorsanız işin yüzde 51'i tamam demektir. Geriye sizin donanımınız ve hazırlanmanız kalıyor.

Mülakat ekibinin, sosyal bilimlerin kallavi bir alanında hatta çoğunlukla interdisipliner alanda faaliyet yürüten bir bilim dalı olan psikolojinin üstatları olduğunu unutmayın. Mesela sınavdan bir gün önce kendi eğitim geçmişimden bahsederken akademik bir tanım yapmaya çalıştım ve eşim hemen beni durdurdu. Eğer karşılarında iddialı terim ve tanımlarla dolu cümle kurarsanız bunları sorgulama ihtimalleri var. Siz bu sorgulamaya cevap verebilseniz dahi o sorgulama size zaten yapılmıştır.

Listedeki ilk üç kitabı kesinlikle okumanızı öneririm, özellikle muzaffer hoca'nın kitabının boyutu sizi ürkütmesin, kitap oldukça akıcı ve çok sayıda anekdot içeriyor, gayet de rahat okunuyor. Okuma alışkanlığı olmayan arkadaşların dahi zorlanacağını düşünmüyorum. İletişim süreci ile alakalı kendini geliştirmek ve farkındalıklarını arttırmak isteyen arkadaşlar da diğer önerdiğim üç kitabı okuyabilir. Özellikle Serhat Ulağlı'nın derlediği kitap yerli akademisyenlerin makalelerinden oluşuyor ve birçok konuya değiniyor. NLP ya da transaksiyonel analiz ya da popüler kişisel gelişim kitaplarını okusanız bile forma yazmayın ya da mülakatta bahsetmeyin ters tepebilir.

Forumdaki tüm izlenimleri okumaya çalışın, olumsuz olanları görüp moralim bozuluyor ya da tedirgin oluyorum diye okumamazlık etmeyin aksine bunların üzerinde daha çok durun ki onlardan ders çıkarabilesiniz.

Süreci elimden geldiğince somut bir biçimde anlatmaya çalıştım, dilerim meraklı arkadaşların işi görülür, herkese bol şans ve süreçlerinde başarılar.

20 Aralık 2018 Perşembe

IELTS speaking ve diğer modüllerden 6 almak için bazı ipuçları

Herkese merhabalar

Ielts ile alakalı internette şöyle bir gezinti yaparsanız çok sayıda video ve yazıya rastlayabilirsiniz ama ben birçoğundan istediğim verimi alamadığım için size kendi tecrübelerimi aktaracağım. Önce genel bir değerlendirme daha sonra da sırasıyla modüllere nasıl çalışmanız gerektiğini anlatacağım.

Altyapım ve Sınav Tecrübelerim

Lise ve üniversitede Türkçe eğitim aldım, İngilizce eğitimini herkes kadar aldım. Üniversite sonrası iş sınavları için bir çalışma yürütmüştüm ama tabiiki yds üzerine idi bu çalışma yani listening, speaking ve writing modülleri için bir hazırlığım olmamıştı.

2018 Mart YDS sonucum 81,25 idi, speakingimi yurtdışına çıktığımda politik muhabbetler yapacak kadar becerebiliyordum ama gündelik ingilizcem çok kötü idi, öyle ki bir restorana gittiğimde konuşmakta zorluk çekiyordum. Listening de speaking kadar iyi idi belki biraz daha iyidi. Writing ise felaketti zira başta article kullanımı olmak üzere çok ciddi tense ve spelling hatalarım vardı.

Sınava Nasıl Hazırlandım?

Etrafımda önce yds'yi sonra da ielts'i tecrübe etmiş arkadaşlarıma danıştığımda hemen hemen hepsi bir kursun destekleyici olabileceği konusunda görüş belirttiler. Hemen klasik cümleyi de ekleyim, kurs tek başına yeterli değil, önemli olan sizin çalışmanız. Bu klişeye katılıyor muyum ? Evet katılıyorum. Ama ielts için değil, en azından benim için öyle olmadı.

Birkaç kurs araştırdıktan sonra en uygun fiyatlı olanda karar kıldım (30 saat yabancı hoca ile özel ders 1800 tl) hatta kurs bana sınava kadar istediğim kadar genel ingilizce kursunu da ücretsiz verecekti, istediğim düzeydeki sınıflara katılabilecektim.

Size kurs gerekli mi gereksiz mi önce buna karar verin, ben karar veremedim, riske girmemek adına kursa gittim. Bu karar çok zor bir karar ve kimse size zaman ve para kaybettirmek istemez ama ben kararı almanıza yardımcı olmaya çalışacağım.

Çok disiplinli bir ders çalışıcısıyımdır. Bakın ders çalışırım demiyorum, ders çalışıcısıyımdır diyorum. Ders çalışma alışkanlığını üniversitede edindiğim için içimden ders çalışmak hiçbir zaman gelmedi ve bundan keyif almadım ama bu sayede ders çalışmaya profesyonel yaklaşmayı öğrendim. En az emek ile en fazla verimi almak da profesyonelliğin olmazsa olmazlarıdır tabi bunun için de çok ciddi bir planlama ve kendi sınırlarınızı bilmeniz gerekmekte.

Kursa 5 Kasım 2018'de başladım ve sınav tarihim ise 15 Aralık 2018 idi. İlk iki gün promosyon olarak verilen genel ingilizce derslerine gittim ve üçüncü gün gitmeyi bıraktım, açıkçası bu sürede verdiğim en iyi karar buydu zira kursta geçen üç saatlik sürede ben evde kendi başıma daha verimli çalışabilirdim.

Çok mu ukalaca ?

Hayır değil !

Gelin anlatayım

Öncelikle sınavı iyi tanımak gerekiyor arkadaşlar, ben kurs araştırmaya çıkmadan önce sınav hakkında genel bir bilgi edindim, örnek sorulara baktım ve her bir modüle nasıl çalışmam gerektiğini aşağı yukarı kafamda belirledim. Kursta genel ingilizce sınıfında üç saat present perfect tense'in Türkçe'de neden karşılığı olmadığını öğrenene kadar evde iki reading iki listening denemesi çözebilirdim. Nitekim öyle de yaptım.

Reading 

General modüle girecektim, general modülde 2 farklı bölüm bulunuyor. Toplam 40 sorudan oluşuyor, ilk kısımda yaklaşık 27 soru var ve kısa kısa üç ya da dört okuma parçasını barındırıyor. General modülü daha çok göçmenlik ve iş başvuruları için kullanılan bir sınav olduğu için okuma parçaları gündelik yaşama entegre olmaya yönelik. Örneğin bana sınavda, su faturası ve su aboneliği ile alakalı bir pasaj verilmişti ve buradan sorular gelmişti. İlk kısımdaki diğer pasajlar da üç aşağı beş yukarı aynı. Denemelerde ise bisiklet kiralama sistemi, kütüphane üyelik sistemi, acil durum klavuzları vs örneklerle karşılaşmıştım. İkinci kısımda ise biraz daha ağır ve uzun paragraf geliyor ve yaklaşık 13 soru da buradan geliyor. Ama ikinci kısım paragrafı da YDS paragrafları gibi ağır ve soyut değil. Paragraflar basit ve anlaşılır iken zor olan kısım ise bence sorulardı. Çünkü birçok soru tipi var ve bunlardan birisi olan boşluk doldurma sorularında bir harfi bile yanlış yapsanız puanınız kırılıyor. Dahası en az 10 tane "true-false" sorusu geliyor. Ne güzel kafadan atsak 5 doğru çıkar dediğinizi duyar gibiyim ama şıklarda bir de "not given" ibaresi var ki işin en zor kısımı burası. Kısacası YDS ile kıyaslarsak, okuma parçaları kolay ama sorular zor. Cambridge 1-2-8-9 nolu fasiküllerdeki general kısımlarını çözerek hazırlandığım bu modülde, ortalamam 35 doğru civarlarında idi ama sınavda 6.0 aldım yani ya 30 ya da 31 doğrum vardı.

Listening

Toplamda 30 soru var, bir kere dinleyebiliyorsunuz, her 10 soruda bir 30 saniye, yaklaşık her beş soruda bir de bir 30 saniyelik daha göz gezdirme hakkı veriliyor. En sonda ise 2 dakikalık bir genel göz gezdirme mevcut. Tabi bu süreler bilgisayar temelli sınav için.

Toplamda 10 soruluk üç bölüm var, bölümler gittikçe zorlaşıyor, son bölüm ise bildiğiniz akademik readingteki pasajların sesli hali. Haliyle çok zor çünkü duyduğunuz şeyin eş anlamlısı soruluyor genelde yani çok iyi bir kelime haznesinin yanında iyi de bir pronunciation aşinalığı olacak sonra da idrak edilen kelimenin ya da deyimin eş anlamlısı bulunacak.

En nankör modüldür aynı zamanda, kaçırdığınız ya da daldığınız anda her şey kopup gidiyor, aynı zamanda çoktan seçmeli sorularda kafadan atma şansınız yok zira tüm şıklardaki ifade bir şekilde konuşmada geçiyor. Ama burada bağlaçlara ve olumsuzluk zarflarına vs dikkat ederek listening'den iyi puan alabilirsiniz. Reading'te çözdüğüm fasiküllerin listeninglerini çözdüm, ortalamam 25 civarı idi, sınavda ise 6.5 aldım. Önerim, udemy'den Keino Campbell'ın ielts 7+ dersini satın almanız ve listening kısmını tamamen izlemeniz. Sorulara nasıl yaklaşmanız gerektiği analtılıyor ve bilhassa part 3 için işime yaradı. Aynı zamanda günde 20 dakika kadar da spotify ve apple podcast'den ielts kanallarını dinledim, hangi kanalda hangi içeriği dinlediğinizin pek bir, maksat kulağınız aşinalık kazansın.

Writing

Yazdığınız essaylerin değerlendirilmesi veya kontrolü için hoca ya da İngilizce bilen arkadaşlarınızdan yardım istemek ile uğraşmayın. Yukarıda bahsettiğim kişinin writing eğitimlerini izleyin. Oradaki yazı yazma metodolojisini öğrenip yazdıklarınızı grammerly isimli programda kontrol ederek çok rahat 6 alacak kıvama gelirsiniz. Yalnız burada iddialı ve öznel konuşmuş olabilirim zira ben Türkçe yazı yazmaya da aşina birisiyim belki de üretkenlik ve yazı yazma benim için bu yüzden sıkıntı olmadı, tek derdim grammer idi onu da grammerly ile çözdüm. Grammerly ücretsiz bir uygulama, yazdığınız metni web sitesine ya da chrome'daki eklentisine kopyaladığınızda size 80 üzerinden bir skor veriyor ve yaptığınız yanlışları gösteriyor. 6 yanlış da yapsanız 14 yanlış da yapsanız genelde 45-55 arası puan veriyor 80 üzerinden. Sonra sırasıyla tüm yanlışlarınızı düzelttiriyor size ve sonra puanınız 80'e çıkıyor. Kalan 20 puan ise daha çok yazının içeriğine yönelik tavsiyeler vermek için ayrılmış ama orası paralı, aylık 30 dolar ücreti var ve açıkçası 6 almak için bana ücretsiz kısımı yeterli olacağı için almadım.

Speaking

Kurs ile 30 saatlik anlaşma yapmıştık, günde iki saatten 15 gün gidecektim. hoca bir saati listening ya da readinge ayırıyor bir saati de speakinge ayırıyordu ama bu benim işime gelmiyordu, zira ben yanlız başıma da reading ya da listening çalışabilirdim ama speaking çalışamazdım. İşte kendinizi ve sınav sistemini bilmek burada önem kazanıyor, hocayı yönlendirmeniz lazım en azından onların sizi keklik bir para kaynağı olarak görmemesini sağlamak lazım zira benim hoca dersane tarafından günde 11 saat çalıştırılıyordu ve adam da bir saat bana listening reading yaptırırken oturup telefondan video izliyordu, whatsapp'dan görüntülü konuşma yapıyordu. Yani dersane adamı sömürüyordu adam da kendini benim zamanımda yeniden üretiyordu. Bu benim içime sinmeyince sadece speaking yapmak istedim ve hocam da kabul etti ama adam beni resmen dinlemiyordu, elinde çıkmış sorular var bana okuyor sonra ya esniyor ya telefonla oynuyordu. Ben de son günler kursa gitmek yerine eşimle evde çalışmanın daha verimli olacağına kanaat getirdim ve aynı zamanda facebook listemi açıp üniversite arkadaşlarıma da haber saldım benimle ingilizce konuşmak isteyen var mı diye. İşte burada belki de speakingden geçmemi sağlayacak harika bir tüyo aldım ki bu tüyoyu hiçbir yerde duymamıştım zira bir taktikten ziyade bir çalışma metodu idi. Sizinle paylaşacağım ama önce sabır (:

Speaking üç kısımdan oluşuyor, part 1'de beginner-elemantary düzeyinde kendinizden bahsetmeniz isteniyor. Simple tense ve preposition kullanımı önemli. Part 2'de ise size bir konu veriliyor ve bir dakikalık hazırlık süresinden sonra en az bir en fazla iki dakika konuşmanız isteniyor. Part üçte ise soru cevap şeklinde ilerliyor. Toplam sınav yaklaşık 12 dakika sürüyor.

Part 1'i geçiyorum bunu herkes yapar. Part 2'de ise aşina olduğum bir konu çıkınca kesintisiz konuşabilirken soyut bir konu çıkınca açıkçası tekliyordum ve fluencyim bir anda yok olurken sürekli tekrara düşüyordum ve panik yapıp daha etkili cümle kuracağım diye zor kelimeler seçmeye çalışıyordum ve kelime aklıma gelmeyince bildiğiniz kekeliyordum. İşte arkadaşımdan aldığım tüyo burada işe yaradı. arkadaşım dedi ki, youtube'da Buzzfeed kanalına gir ve kanaldaki birkaç dakikalık kısa videoları, youtube'daki altyazı seçeneğini aktif hale getirerek izle dedi. Söz konusu kanal gündelik hayatta kahramanlarımızın karşısına çıkan enteresan olayların eleştirel ve esprili bir dilde değerlendirmesini içeriyor. Mesela evde başınıza gelen en korkunç şey neydi sorusuna röportaj yapılan insanlar birbirinden ilginç anılarını anlatarak cevap veriyor. Yani bir nevi part 2 sorusu yanıtlıyorlar ve haliyle siz de gündelik konuşmaya bu kadar maruz kalınca ister istemez aşinalık kazanıyorsunuz.

Sınavda size sorulan sorudaki konuyu hiç tecrübe etmemiş olabilirsiniz veya aklınıza gelmemiş olabilir ama siz bu videoları izleyerek kafanızda bir format ve hazır-cevap konuları oluşturarak sınavda yanıtlayabilirsiniz. Böylece kendinize güveniniz gelecek, anahtar nokta burası, sınava: "bir şekilde konuşurum ya çok kasmaya gerek yok" edası ile girmeniz gerekiyor, bahsettiğim gibi farklı olay örgülerini kurup, ezberleyip girerseniz çok yüksek ihtimal çuvallarsınız. Kafanızda çerçeve olsun yeter, gerisi sizin üretkenliğiniz.

Sınavda bana son yaptığınız iyilik neydi gibi absürt bir soru geldi. Şimdi ben tutup sokaktaki dilenciye para verdim desem inanın bu durumu olay örgüsü içinde anlatamam zira gündelik ingilizcem çok kötü, hem akıcı olamam hem de bir dakikayı dolduramam. İşte bunun için gazetecilikteki beş n bir k kuralı ile kendime bazı senaryolar oluşturdum ve inanın buzzfeed'i izleyerek ve örnek sorulara bakarak kafanızda oluşturacağınız birkaç olay örgüsü sizi sınavda kurtaracak. Sınavda ise bu doğrultuda hazırladığım ve işimde yaşadığım trajik bir olayı, arkadaşıma yardım ettim şeklinde duraksamadan ve simle past tense ile anlattım ve 6 alarak geçtim.

Part 3 ise açıkçası çok iyi geçmedi geçti zira konum tavsiye vermek idi, tavsiye vermenin niteliği ve toplumdaki yeri, insanların tavsiyeyi neden istediği, neden uydukları. Kimlerden tavsiye istendiği vs çok soyut sorular geldi ve çok da tatmin edici olmayan ve akıcılık barındırmayan yanıtlar verdim ama zaten 6 almak için bu yeterli zira part 3'de benim part 1 ve 2'de gösterdiğim başarıyı gösterenler 7.5 ya da 8 alıyorlar. Yine youtube'da "ielts speaking band score 6" yazarak örnek videolar izleyebilirsiniz. Benim part 1 ve 2, 6 alan adaylardan belirgin derecede iyi iken part 3'üm o adaylardan belirgin derecede kötü idi. Yani beni tam anlamıyla part 1 ve 2 kurtardı.

Neticede overall 6 alarak ielts'de istediğim skoru elde etmiş bulundum, son sözüm de sınavın güvenilirliği ile alakalı. Türkiye'de sınav sadece yapılıyor, değerlendirme kısımı ülkemizde yapılmıyor. Speaking kısımı ise sınav anında değerlendiriliyor ve o kişiler de test merkezinin istihdam ettiği personel değil ve onlar da random testlere tabii tutuluyor. İelts yılda 20 milyon kişinin girdiği bir sınav, sınavın güvenilirliğinin zedelenmesi kimsenin işine gelmez o yüzden fazla para alalım diye bilerek bırakıldığı gibi yorumlar bana biraz komplo teorisi gibi geliyor. Kimse kariyerini ve de ekmeğini bu şekilde riske etmez.

Dilerim herkes emeğiyle istediği sonucu alır. Başarılar ve bol şanslar.


6 Kasım 2018 Salı

DLR 1 Hakkında Her Şey

Merhabalar!!!   Az sonra okuyacağınız bu yazı DLR 1 sınavının hemen akabinde 6 Kasım 2018'de yazılmıştır. Süreç ilerlediği için bazı ekleme ve çıkarmalar yapılmış, eklemeler paragraf başında ya da sonunda tarih ile belirtilmiştir.


DLR 1 sürecini henüz atlatmış ve olumlu mailini az önce almış bir pilot aday adayı olarak tecrübelerimi aktarmak istedim. Dilerim meraklı dimağlara az da olsa faydam dokunur.

İnternetin gelişmesi sayesinde bu sınav süreci de kümülatif bir hal aldı, benden önceki yazılan yazılar ışığında ben de bir şeyler ekleyeceğim ve benden sonrakiler de bu yazımı alıp, ekleyip, çıkarıp, metodolojik ilkelere dayanarak kullanabilir.

Dlr-1 sürecine aşina olan ve bir şekilde bu yazıya ulaşan aday adayları için şimdiden belirteyim, az sonra okuyacaklarınız arasında çok da fazla yeni bir bilgi yok ama motive olmanız açısından size faydası olabilir. Dlr ile alakalı yeni araştırma yapmaya başlamışlar için de anlatımımı temelden alacağım.

Bu bir kümülatif süreç dedim ve benden önceki deneyimlere göndermeler yapacağım haliyle kafanızda oluşabilecek ya da halihazırda oluşmuş bulunan sorulara yanıt bulabileceğiniz bir yazı derlemeye ve de yazmaya çalıştım. Buradaki yazıları okuyup ve linkleri tamamen incelerseniz sürece tamamen hakim olacaksınız yine de burada anlatılmayan sorular varsa, yazının sonunda vereceğim adreslerden benimle iletişime geçebilirsiniz ama bu yazıda anlatılan bilgileri, sırf yazıyı okumaya üşendiğiniz için sorarsanız üzülerek söylüyorum ki, yanıt veremeyeceğim.

Dlr nedir sorusu ile başlayalım:

Dlr, Alman Havacılık ve Uzay Dairesinin, Almanca'daki kısaltmasıdır. Bir kamu kuruluşudur. Lufthansa, Thy, Sunexpress, Royal Jordan başta olmak üzere birçok hava yolu firmasına pilot seçiminde hizmet vermiş ya da vermektedir.

DLR 1 sınavı ile teknik, mental, psiko-motor, hafıza, kavrama, çabuk öğrenme becerilerini ölçülürken, artık THY tarafından kullanılmayan DLR 2 sınavı ile de adayların Psikolojik sınırlarını ve CRM yani ekip-kaynak yönetimi becerilerini ölçülmektedir.

Kısaca kendimden de bahsedeyim, 32 yaşında evli ve bir çocuk babasıyım, İstanbul'da bir kamu kurumunda memur olarak çalışıyorum.

En çok sorulan sorulardan birisi olan süreç içerisindeki aşamalar arasındaki bekleme süresi ile devam edelim. (2 Nisan 2019'da güncellenmiştir)


22.07.2018 : Online Başvuru 
09.08.2018 : Dyned davet maili
15.08.2018 : Dyned 
17.08.2018 : Dyned olumlu maili
05.09.2018 : DLR çalışma maili 
16.10.2018 : DLR tarih seçim maili 
01.11.2018 : DLR 
05.11.2018 : DLR olumlu maili
07.11.2018 : CRM tarih seçim maili
14.01.2019 : CRM 
15.01.2019 : CRM olumlu maili
21.01.2019 : Kurul mülakatı davet maili 
12.02.2019 : Kurul mülakatı

02.04.2019 : Kurul mülakatı Olumlu maili


Sürecim şimdilik bu kadar, Kurul sonucu  bekliyorum dilerim ki daha birkaç satır eklerim bu listeye (:

Başvuru şartları esnetildiği için ve ilk ilanda 28 temmuz son tarih olduğu için bulunduğumuz dönemde bir yığılma oluştu hatta şu anda dyned için daha geç tarihler veriliyormuş diye duydum o yüzden kafasına kesin olarak koyanlar açısından dyned zaman kazanma değil de zaman kaybetme işlevi görüyor, direkt dil belgesi ile başvuru yapıp süreçte en az bir ay kazanabilirsiniz, tabi aceleniz varsa.

Sınava geçelim artık, öncelikle Gençer Güleryüz tarafından hazırlanan şu linkteki

Tk: THY'nin size yolladığı dlr linkinden çıkan computer based flash programlar.
dlr: dlrsinavi.com'da yer alan uygulamalar.
atpl: Çıkmış soruları derleyip çözümlerini videolu olarak sunan bir site.
pdf: belli başlı bulut sitelerinde bulunan ve bugüne kadar sınavda çıkan matematik ve fizik sorularını içeren pdfler (linki bende yok)

14.00'da sınav binasının içine girdim ve ziyaretçi kimliğimi alarak girişteki alanda beklemeye başladım, yanımda bir sırt çantam ve içinde iki yarım litrelik su, iki çokonat, iki mandalina bir de probis bisküvi vardı. Sınavda ösym gibi katı tedbirler yok olması da zaten bir işe yaramaz takdir edersiniz ki zira sınavda kopya çekmelik bir bölüm yok. Toplamda 19 kişi beklerken sınav görevlimiz gelerek sınava girmekten vazgeçecek bir tane gönüllü istedi çünü salon 18 kişilikti. Açıkçası gönüllü bulunamazsa diye içimi bir tedirginlik kapladı zira istanbul'da ikamet ettiğim için benim sınavım ertelenebilirdi ve bunu hiç ama hiç istemiyordum ki iki tane arkadaş gönüllü oldu ve birisinin sınavı ertelendi. Hemen iki kat yukarıdaki izole odaya geçtik, tavan yüksekliği yaklaşık 2.5 metre, oda yaklaşık 40 metrekare ve içeride pencere yok. Duvarlar beyaz ve klimalar rahatsız etmiyor. Masanın derinliği eninden uzun, klavye mouse yok, masa üstünde sadece joystick ve monitor var. Sınavdan önce yanınızda götürdüğünüz evrakları koymanız için bir adet poşet dosya size veriliyor, iki ayrı matbu evrak da ayrıca veriliyor ve imzalıyorsunuz, çalışmam için en az 10 günlük süre verildi ve çalışma sonuçlarım istatistik amaçlı kullanılabilir şeklinde. Monitörler ısıya duyarlı dokunmatik (basınca duyarsız olduğu için monitöre vurmanıza ya da şiddet uygulamanıza gerek yok, yeni nesil cep telefonları gibi parmak ucundaki elektrik ile anında giriyi alıyor keza salon görevlileri en çok monitöre vuran adayları uyardılar) ve 15" kare, biz gelmeden güzelce temizlenmiş, parmak izi, leke vs. yoktu. Kulaklıklar sennheiser ve çok ergonomik, tek kullanımlık ped verilmiyor, isterseniz götürebilirsiniz.

Sınava başlıyoruz.

SKT: Önce yaklaşık 10 alıştırmadan oluşan bir test yapıldı, testi asıl sınav takip etti. Her ikisini de sınav görevlisi başlatıyor ve son aday son soruyu yapana kadar herkes bekliyor. Kurallar tam 15 saniye ekranda kalıyor, 10 kısım için toplam 10 dakika yani 600 saniyemiz var, 150 saniyesi kurallarla geçiyor geriye 400 soru ve 450 saniye kalıyor. Ben sınavı yaklaşık 8.5 - 9 dokuz dakikada bitirdim diye tahmin ediyorum. Tek parmak kullandım, son bir hafta sadece 10" tabletten çalıştım (dlrsinavi.com) Salonun ortasında oturduğum için arkadaki adayları göremedim ama görebildiğim 9 adaydan yalnızca bir tanesi bitirmişti en az iki üç tanesi hiç çalışmadan gelmişti. 400 soruda yaklaşık 8 tane farkında olduğum yanlış yaptım, bir o kadar da farkında olmadığım yanlış çıksa yaklaşık yüzde 96 eder ki bu da benim evde yaptığım ortalama skordu. Sınava sadece sunex cbt'den çalışın, sunex'de kurallar daha fazla kalıyor ve işleyiş birebir aynı. dlrsınavı.com'da boş üçgenler noktalı kurallarda peş peşe gelmiyor bu yüzden sunex en yakını. ilk yaptığım dlr skorum 48 son yaptığım 97. Toplamda 50 full tur atmışımdır, yaklaşık 5 tur sonunda yüzde 95leri gördüm.

VLR: Yaklaşık 5 turluk bir alıştırma yapıldı sonra sınava geçildi. İlk 5 tur tk lvl 1 hızında geldi sonra direkt olarak hızlandı, ben açıkçası lvl2 ve lvl 3 geçişlerini hissetmedim, beşinci turdan sonra hep hızlı geldi bana. En basit olarak görülen ama nankör bir modül eğer oyunda bilhassa kural ekranında dalıp giderseniz o tur komple yanıyor. Bir turu bu şekilde kaçırdım, bir turdan da emin değilim, 28-2 diyebiliriz. Alışana kadar tk lvl 1-2 çalışılmalı sonra haftada iki kez sunex'den realistic yapılmalı ayrıca pilots brain cep telefonu uygulamasından satın aldığım tek modüldü zira dlr'de bulunmuyor haliyle cep telefonunda zahmetsizce oynamanın tek metodu satın almak. Aldıktan sonra son seviyenin beşer turluk oyunundan her gün en az bir kere oynadım. Son hızı sınavdakinden çok daha hızlı olduğu için sınavda zorlanmadım. bir kere 45 derecelik bir dar dönüş bir kere de yaklaşık 140 derecelik çok geniş bir dönüş geldi onun dışında dönüşler cbt'ye benziyordu. Tk lvl 3 ilk turumda 6 yanlış yapmışım, son turumda 1 yanlış yapmışım.

10 dakika ara, arada herkes sınıftan çıkıyor ve kapı kapatılıp havalandırmalar son takat açılıyor.

Nisan 2019 Eklemesi: 2019 Nisan itibariyle sınava PPT-Spatial Orientation isimli yeni bir modül eklenmiştir. Ancak Mart sonu itibariyle, kokpit istihdam birimin yaptığı bilgilendirmeye göre VLR-Spatial Orientation'dan sorumlu olmaya devam edilecekmiş. Daha fazla bilgiyi buraya tıklayarak edinebilirsiniz.


RAG: Meslek liseli olduğum için fizik ile en çok bu modülden korkuyordum, atpl'den iki aylık üyelik aldım ve tüm soruları en az 6 kez çözdüm. Videolu ve Türkçe olması bir avantaj, bu süreçte para harcadığım kuşkusuz en mantıklı alan oldu. Sınavda da iki üç soru hariç hepsi çıkmış sorulardan geldi, 17 elle girilen dört çoktan seçmeli soru vardı. Üç sorudan emin değildim.

ROT: Korkulu rüyam, asla stabil bir çizgiyi yakalayamadım, bir kere yüzde yüz yapsam ikincide yüzde 50 oluyordu. Bir kere yüzde yüz yaptıysam ikincide yüzde 70, üçüncüde ya 60 ya 80 ama doksan değil. Sınavda level üç hızında hiç gelmiyor ama şöyle bir şey oldu, en hızlandığı son 10 soruda tam dört tur peş peşe komut çiftleri ile geldi. left front left front left front gibi, bu tekrarlar beni çok yoruyordu ve açıkçası hiçbir platformda böylesi bir ardışık komutların geldiği çalışmam olmamıştı. Neticede 24 kesin doğru 1 yanlış 5 şüpheli ile beni en çok düşündüren ve korkutan modül bu oldu, neyseki eşleniği olan vlr'da fena olmayan bir skor yakalamıştım.

10 dakika ara:

RMS: Sınavın sürprizi, geriye doğru forum dahil birçok yerli yabancı tecrübeyi okudum ama hızlı geliyor tavsiyelerini dikkate almadım ve sonuç: benim açımdan fiyasko. Sınava kadar 35 tam tur çalışmışım, 3.8 ile başlamışım 6.6 ları görmüşüm. Genel ortalama 5.3 son 5 çalışmanın ortalaması 5.7 ama sınavda iki kere 8 bir kere 7 bir kere üç geriye kalanda ise 4-6 arası girdim. Çözdüğüm testlere bakılırsa bu benim için 5'in altında bir skora işaret ediyordu, yeter mi bilmiyordum zira eşleniği çok tehlikeli bir modül olan MEK idi.

OWT: Sınav sürecinde beni umutsuzluğa düşüren ve kazanamaycaksam bundan olur dedirten tek modil bu idi ama asla rms ya da vlr gibi nankör bir modül değil, çalıştıkça karşılığını alıyorsunuz, ben mod yöntemini yaptım. LVL'1 de ilk denemem 48.8 iken dlr lvl4'de son denemem 90 idi. Hergün en az bir kez sadece dlr'den çalıştım, cep telefonu ile en çok çalıştığım modül bu oldu. Son bir hafta ise sadece pc'den ve tarayıcı ekranını f11 ile tam ekran yapıp çalıştım çünkü sınavda göstergeler ekranı tamamen kaplıyor. Sınavda bir kez no idea girdim, no idea girmek ile kafadan atmak arasında bir fark var mı yok mu bilmiyorum. Muhtemelen yüzde 98 üzeri yaptım.

10 dakika ara:

TVT: Matematik ile beni düşündüren bir başka modül, en çok mesai harcadığım modül aynı zamanda. Öncelikle lise 1 2 ve 3 fizik konu anlatımı aldım ve onlara çalıştım daha sonra vimana'daki 542 soruyu tabiri caizse hatim ettim, anlamadığım sorular için youtube'dan video izledim, wikipedia'dan konu okudum. Daha sonra Whatsapp gruplarında (şu anda linkleri elimde yok, nereden bulabilirim bilmiyorum ama foruma bir bakın derim) atpl tartışmasını görünce orayı araştırdım ve iyiki de araştırdım keza vimana'dan bana 7 soru gelirken kalan soruların hepsi atpl'den yani çıkmış sorulardan geldi. Vimana'dan 16 saatlik ders çalışmışım, en az iki katını da atpl'de harcadım. Atpl'deki 323 soruyu sınavdan önceki gün son bir kez baştan sona çözdüm ve 319 doğru çıkardım. Kısacası Vimana ile sakın para ve zaman kaybetmeden direkt atpl.tv alın.

MEK: RMS'deki fiyaskoyu telafi etmem gerekiyordu ama en tehlikeli modüllerden birisi idi, plaka ezberleme yöntemini seçsem de çoğu sayı ve şekil hala boştaydı ve onları kuru ezber yapmak zorunda kalacaktım. Sınava forumdaki farfan nickli arkadaşın hazırlığı cbt ile hazırlandım. İlk denemelerde %70 yapıyorken son haftaya girilirken 90'ların altına düşmemeye başladım ama bir kez de dlr'deki kısımdan çalıştım ve %60'ı görünce biraz afalladım ve canım sıkıldı ama biraz üstüne düştüm %80'in üstüne çıkamadım çünkü oradaki zaman akışı ile farfan dolayısı ile sınavdaki farklıydı. Sınavdaki zaman yönetimi farfan'dan daha kolay keza şekiller de öyle, tekrar ya da benzeri şekil gelmiyor.

15 dakika ara:

MİC: Skytest v3 ile çalıştım (program registerımı ve joystickimi arkadaşlara devrettim)

Beni en çok meraklandıran modül bu idi çünkü en kapalı kutu modül buydu etrafımdaki nice arkadaşım bu modülden elenmişti.

Skytest ile kıyaslayalım önce, göstergeler sınavda biraz daha büyük fakat skytest'de her göstergenin ortasında uçak şeklindeki bir ikon bizi temsil ediyorken, sınavda bu uçağın yerini tepedkei minik pembe bir ikon alıyor. Birçok insan için mic'in zor yanı, joystick ile döndüğümüz yönün tersine göstergenin dönmesi, bunu skytest'deki göstergenin ortasındaki uçağın yerine kendimizi koyup aşmışken sınavda o uçağı görememek beni biraz gerdi keza sınavda bir kez bu yüzden sağ sol hatası yaptım ve yaklaşık 60 derecelik bir sapma yaşadım ama onun dışında dramatik bir sapmam olmadı. Kesin olarak bir kere audio taskı yanlış girdim, bir de şüpheli kaçırmam var ama emin değilim.

Compass yaklaşık inertia 8 ayarında iken altimetre ise inertia 2 ayarında geliyor yani altimetre çok hassas, çalışmaları buna göre yapın. run all legs pek yapmadım, genelde full parametre ile ikişer dakikalık turlar attım. rekorum inertia 8, turbulence 8 diğer ayarlar ortada iken 99.5 idi fakat gelişimim skytest'i kullanan diğer adayların gerisinde oldu bunu v3'deki gelişim grafiğinden takip ettim, diğer versiyonlarda var mı bilmiyorum. Son bir ayda dört günde bir çalıştım, ikişer dakikadan üç tur attım. inertia 8, random ve inertia 2 olarak. Size de bunu öneririm keza dlr bu modül için herhangi bir program ile aşina olmamızı istemiyor.

Son olarak kafamı kurcalayan mevzuya açıklık getireyim, dlr'ın dokümanında çok ve uzun süreli basarsanız çabuk sonuç alırsınız diyordu ve sonra joysticki bırakınca dönüş devam eder yazıyordu ama bu biraz eksik bilgi olmuş zira hızlı sonuç almak için denilen doğru lakin joystick i nötr pozisyonda bırakınca dönüş bir süre sonra yavaşlıyor ve tamamen duruyor. Çarkıfelek'deki çarkı çeviriyormuş gibi düşünün, elinizle bırakınca bir süre sonra yavaşlıyor ve duruyor sınavdaki göstergeler de. Bu modülle alakalı son tavsiyem ise compass değil de altimetre odaklı oynayın böylece hız ile fazla uğraşmazsınız ben her turdan önce hız ile bir iki kez oynadım bir daha da dokunmadım.

Diyeceklerim bu kadar, forum linkini de bırakıyorum, buradaki başlıklarda envai çeşit kaynağa ve bilgiye ulaşabilirsiniz, lütfen soru sormadan önce linkleri inceleyin aksi takdirde sorularınızı cevapsız bırakmak zorunda kalacağım takdir edersiniz ki çok soru alıyordum, anlayışlı olacağınızı düşünüyorum.

Not: Dyned ile alakalı bir yazıyı süreç olumlu tamamlanırsa genel süreç değerlendirmesi ile birlikte yazacağım. Lütfen dyned ile alakalı soru sormayınız.


mail: rgokayguven@gmail.com
instagram: gokayguven




1 Ocak 2018 Pazartesi

Timelapse ve Hyperlapse için ipuçları

Merhabalar




Bu yazıda hyperlapse ya da timelapse ya da bundan sonraki anacağım adıyla hızlı videolar için kompozisyon güzelleştirici bir kaç detay paylaşmak istiyorum.

Bu paylaşacağım detaylar nasıl hızlı video çekilirden öte nasıl izlenesi ya da estetik değeri yüksek hızlı video çekilir sorusuna yanıt vermeyi amaçlamaktadır.

İnsan gözünün, görmeye aşina olduğu şeyden aldığı zevk azalır. Haliyle hızlı videolar için de durum böyle olunca ve bu tarz videolar da artınca insan gözü daha fazlasını görmek istiyor. Artık sadece bulut hareketleri ya da gün batımı tek başlarına estetik gelmiyor zira bunları cep telefonları ile bile zahmetsizce hatta üzerine çalışma dahi yapmadan çekmek mümkün.

İşte bu monotonluktan kurtulmak için kareye artık birden fazla hareket koymak gerekiyor. İki hareket yeterli iken üç hareket ise kuşkusuz güzel olanı yaratmaya daha yakın olacaktır.

En başta belirttiğim gibi, bu yazı  nerelerde ve hangi saatlerde hızlı video yapılır ile ilgili bilgiler vermekten başka amaçlar taşıdığı için artık gün batımı saatlerini öneririm gibi cümleler kurmayacağım. Basit örnekler vereceğim, içini siz dolduracaksınız.

Öncelikle artık kameranın hareket etmesi artık olmazsa olmaz gibi bir şey zira bu sizi basitlikten yani cep telefonlarının ya da dslr ile makro kuranların yarattığı çiğlikten kurtaracak. 

Kamera hareketi yukarıdaki bahsettiğim ikili ya da üçlü hareket bileşeninin birincisini oluşturuyor. Ancak kamera hareketleri işin en pahalı, en zor ve de en tecrübe gerektiren yanı olduğundan üzerinde biraz durmak istiyorum.

Öncelikle pan yapacağımızı varsayalım. Bu durumda kaç derecelik dönüşe kaç saniyelik video çekeceğimizi bulmamız gerekiyor. Esasında bu olay tamamen ihtiyacınıza ya da zevkinize kalsa da 90 derecelik bir havaalanı manzarasını 10 dakikada kaydedip toplamda 10 saniyelik bir video oluştursak ortaya pek de tatmin edici bir sonuç çıkmayacaktır. Zira yerde manevra yapan uçakların asgari manevraları bile iki dakikadan başladığı için 10 dakikada pek de bir hareket elde edemeyeceğiz. Hele bir de bulut hareketi vs de yoksa kameramız sadece pan yaptığı ile kalır. Aynı şekilde akan bir trafiği de 90 derecelik bir pan ile 30 dakika kaydedip 10 saniyelik video yapmak gereksiz bir hızlı hareket çıkaracak ve gözü yoracaktır. Kısacası bu dengenin kurulması gerekir ki bu da kuşkusuz deneme yanılma yani tecrübe ile oluşuyor.

Pan hareketi yaparken gözetilmesi gereken bir diğer husus da kadrajda cereyan eden hareketin kameraya paralel olmamasıdır. Yani bulutlar doğu batı doğrultusunda hareket ederken biz de pan hareketini aynı ya da ters doğrultuda yapmamalıyız ki hareketin vuruculuğu artsın. Hareketleri birbirini kesen doğrultuda yapmak gerekir. Yani bulutlar doğu batı doğrultusunda hareket ederken ya biz tilt yapacağız ya da 90 derece kameramazın açısını değiştirip pan yapacağız. 

Bir diğer estetik hareket ise yakınlaşma ya da diğer adıyla zoom in ya da zoom out hamlesidir. Bu hareket başlı başına bağımsız nitelik taşıdığı için herhangi bir değişkenden bağımsız bulunduğu her hızlı videoyu güzel bir hale getirmektedir. Ancak bu hareketin çekim anında yapılması çok ciddi emek veya para istediği için post production da yapılması tercih edilebilir. Ancak bu durumda da çözünürlükten taviz verileceği unutulmamalıdır.

Kamerayı bulunduğu konumdan kaldırıp başka konuma hareket ettirmek ise bence hareketlerin en güzeli ama yine en pahalısı ve emek isteyenidir. Zaten bu andan sonra da yaptığımız iş timelapse den hyperlapse e dönüyor. Slider ya da tripod ile taşıma en çok kullanılan yöntemlerdendir.

Sonuç olarak gün batımı esnasında hareket eden bulutlar ve biryere koşturan insanları çekerken herhangi bir kamera hareketine bence gerek kalmıyorken salt gün batımı esnasında kamera yüksek bir yerden  hafifçe tilt yapsa ve ön plana şezlongları taşıyan işçiler girse güzel bir görüntü oluşabilir.

Kısaca artık tek bir hareketin olduğu anlarda ekstra hareketi kamera hamleleri ile biz sağlamalıyız.

yaptığım naçizane denemeler için instagram'dan beni takip edebilirsiniz

https://www.instagram.com/gokayguven/


Hava Trafik Kontrolörlüğü Hakkında Her Şey

Merhabalar, Ben Hava Trafik Kontrolörü Gökay Güven.

Instagram'dan ve Facebook'dan çok sayıda hava trafik ile alakalı soru aldığım için, verdiğim yanıtları derleyerek böyle bir yazı yayınlama gereği hissettim. Yine de soru olursa:


  • E-mail: rgokayguven@gmail.com
  • Instagram: https://www.instagram.com/gokayguven/
  • Facebook: https://www.facebook.com/tigristiara 


Metodlarından herhangi biri ile bana ulaşabilirsiniz, tek ricam bu yazıyı tamamen okuma sabrını göstermeden benimle iletişime geçmeyin zira bu yazıda maaş dahil birçok sorunun yanıtını bulacaksınız, unutmayın hava trafik sabır işidir (:


Bir şeyi anlatırken anektod vermeyi severim hatta çok severim, eğer bir gün mesai arkadaşı olursak çok daha iyi anlayacaksınız (: o yüzden konuyu biraz hikayeleştirerek anlatma taraftarıyım ama yazının sonunda tüm sorularınıza yanıt bulacağınıza eminim tabi bu esnada dilerim sıkılmazsınız.

Düşünün, şu anda dünya üzerinde binlerce uçak havada uçuyor ve yine binlercesi de uçmak için yolcu alıyor, manevra yapıyor, yakıt alıyor ya da üretim hattında son kontrollerini tamamlıyor. Tüm bu uçaklar, hem yerdekiler hem de havadakiler, bu işleri belli bir sıra dahilinde ve birbirinin güvenliğine halel getirmeyecek derecede birbiriyle yaklaşmadan yapıyorlar. İşte tüm bu organizasyonu hava trafik kontrolörleri sağlıyor. Hava trafik kontrolünün amacı, uçakların gitmek istedikleri yere, güvenli, hızlı, ekonomik olarak etkin bir biçimde gidebilmesinin sağlanmasıdır dersek çok da yanlış bir tanım yapmış olmayız sanırım.

Hava Trafik Kontrolünün Tanımı 

Teknisyenler uçağın bakımı ile ilgilenirken, dispatcherler  uçuş için bizden bürokratik izinleri alıp bize operasyonel bildirimleri yaparlar, kabin memurları yolcularla ilgilenir, nihayet pilotlar ise uçağı kumanda ederler. Hava trafikçiler de tüm bunların yapıldığı uçakları, yukarıdaki hiyerarşi doğrultusunda (güvenlik, hız ve iktisadi etkinlik) belli bir sıra dahilinde gitmek istediği yere götürür. 


Hava Trafik Kontrol Birimleri:


  • Kule
  • Yaklaşma
  • Yol Kontrol
Olmak üzere üçe ayrılırken Yaklaşma ve Yol kontrol birimleri hizmet verdikleri enstrümanlar bakımından radarlı ve radarsız olmak üzere iki ayrılır. Ancak gelişen radar teknolojileri ve artan uçak trafiği neticesinde Türkiye'deki yol kontrol hizmeti tamamen radarlar aracılığıyla verilirken bazı küçük meydanlarda yaklaşma hizmeti radarsız olarak verilmekte ancak bu meydanlara inecek ya da bu meydanlardan kalkacak trafikler arasındaki gerçekleşmesi muhtemel ayırmalar, genelde radar kontrolörleri tarafından anlaşma mektupları doğrultusunda, anlaşma mektubunun olmadığı durumlarda da sözlü koordinasyon neticesinde yapılmaktadır.

Kısacası radarlı ve radarsız hizmet ayrımı, kullanılan teknoloji ve gereksinim ile ilgiliyken, yaklaşma, kule ve yol kontrol ayrımı mesleğin kendisi ile ilgilidir.

Şimdi bir olay örgüsü yaratalım:

Ankara'dan ve İzmir'den farklı zamanlarda kalkış yapacak iki farklı uçak yolcularını alıp, operasyonel ve bürokratik gereklilikleri (uçuş planının kabulü vb.) tamamladıktan sonra kule ile temas kurup motor çalıştırma müsaadesi isterler. Kule kontrolörleri de bir mani yoksa motor çalıştırma iznini verdikten sonra yine pilotun talebi doğrultusunda push back ve taksi müsaadesini de talimat olarak pilota iletirler. Ankara ve İzmir'de benzeri eylemler gerçekleştirilirken uçaklar inişe gelen başka bir uçağın olmaması koşuluyla piste alınırlar ve kontrolörler tarafından verilen kalkış izniyle havalanırlar. 

Kalkıştan sonra tüm kontrol yaklaşma ünitesindedir. Uçağı radarda göre yaklaşma kontrolörü, uçağın gitmek istediği meydana doğru gitmesini sağlayacak talimatları verir. Bu esnada uçağın kalkış yaptığı meydana inişe gelen başkaca uçaklar varsa birbirlerine yaklaşmalarını engeller ve güvenliği tesis eder. 

Uçaklar irtifa kazanmaya devam eder ve belli bir irtifanın üzerinde uçakların kontrolü artık saha yani yol kontröldedir. Buradaki kontrolörler de uçakları gözlemleyerek ihtiyaç halinde uçaklara manevra yapma talimatını verebilir (alçaltma, tırmanma ya da döndürme gibi) 

Ankara ve İzmir'den kalkan iki uçağımız İstanbul hava sahasına girdiğinde bir de İstanbul'dan uçak kalkmış olsun, bu kalkan uçakların inişe gelenlerle sorunsuz ve güvenli bir biçimde ayrılması yine hava trafik kontrolörlerinin sorumluluğundadır. Kalkan trafik artık bir sorun teşkil etmiyorsa sıra inişe gelen iki uçağın sıralamasında, burada da yine kontrolörün yaptığı planlama ve verdiği talimatlar ile uçaklar havada sıralanır ve piste doğru süzülürler. 

İnişe bir kaç dakika kalınca kontrol yine kule kontrole geçer ve kalkışta başka uçak yoksa, pist müsaitse iniş izni verilir ve uçaklar inişini gerçekleştirdikten sonra uçakların park yerlerine, verilen ilave talimatlar ile gitmesi sağlanır.

İşe Giriş Şartları



Ülke güvenliği bakımından kritik ve alınan sorumluluk bakımından ağır bir meslek olduğu için işe alım süreci büyük ölçüde Eurocontrol'un çizdiği çerçevede gerçekleşiyor.  

Hava trafik kontrolörleri, kadro karşılığı sözleşmeli olarak, 399 sayılı KHK kapsamında Devlet Hava Meydanları İşletmesi tarafından istihdam edilir. Ek göstergeleri 2200 olup kariyer uzmanlığı niteliklerini taşıyan bir iş yapmalarına karşın 3600 ek göstergeye sahip değildirler.

İşe girmek için ise dört yıllık bir fakülteyi bitirdikten sonra;
  1. KPSS:80
  2. YDS:70
  3. Eurocontrol Feast Sınavını geçmek (yaklaşık iki buçuk saat süren ve refleks, mantık, zeka, analitik düşünme gibi yetenekleri ölçen bir sınav, soruları Eurocontrol internet üzerinden yolluyor, sınava DHMİ binasında bilgisayar üzerinden giriliyor) Sınav sonucuna göre tercih edilen hava meydanlarına yerleştirme yapılıyor.
  4. Sağlık kriterlerini sağlayabilmek (Easa Class-3 medical requirements olarak aratabilirsiniz, pilotlar ile çok büyük ölçüde aynı kritlerler gerekmekte)
  5. Mülakat (Mülakat puanlaması son bir kaç yılda uygulanmaya başlandı, öncesinde belirgin bir konuşma ya da kendinizi ifade edebilme sıkıntınız olmadığında mülakattan geçebiliyordunuz ancak şimdi puanlama sistemi getirilmiş ve mülakattan alınan puan ile Feast sınavından alınan puan ağırlıklandırılmış. Feast sınavından kazanacak derecede puan alannın mülakatta alacağı puan ile elenebilmesi mümkün mü bilmiyorum)
Bu beş aşamadan sonra atamanız gerçekleştiriliyor ve eğitim almak üzere Esenboğa Simülatör Merkezine gidiyorsunuz.

Lisanslı kontrolör olmak için de şu aşamaları geçmeniz gerekiyor.
  1. Temel Atc eğitimi (yaklaşık beş ile sekiz ay arası sürüyor ve kazandığınız meydanda çalışmak için gerekecek ünite ile alakalı eğitim alıyorsunuz. (Örneğin İstanbul Kule'ye atanırsanız kule eğitimi, yaklaşmaya atanırsanız yaklaşma eğitimi alıyorsunuz) Bu süreçte unvanınız stajyer kontrolör oluyor ancak herhangi bir devlet memurunun haklarına sahip oluyorsunuz, sadece unvanın adı stajyer. (maliyedeki stajyer kontrolörlükten esinlenilmiş, 3600 ek gösterge almak için zamanında yapılan bir girişim)
  2. Board başı eğitimi: Temel atc kursu bittikten sonra görev yerlerine dönerek asistan hava trafik kontrolörü olarak atamanız yapılıyor. Bu eğitim İstanbul ya da Ankara radar ünitelerinde yaklaşık bir yıl sürüyor ama daha küçük meydanlarda daha kısa sürede alınabiliyor.
  3. Derece sınavı: Board başı eğitimi tamamladıktan sonra  yine board başında canlı trafik akarken uygulama sınavına tabi tutuluyorsunuz ve daha sonra da bilgisayar üzerinden girdiğiniz online bir sınav ile derece alma süreciniz tamamlanıyor.

Mesai Saatleri Nasıl 

Bu yazının güncellendiği tarih itibariyle covid-19 pandemisi hüküm sürdüğünden farklı meydanlarda farklı çalışma düzenleri oluşturulmuş durumda ancak pandemi öncesinde 24 saat açık meydanlar dört farklı ekibe bölünmüş vaziyette: 12 saat gündüz 24 saat izin 12 saat gece 48 saat izin usulü ile çalışmaktaydı. Artan trafik yoğunluğu ve personel sayısı neticesinde daha farklı çalışma koşullarının gelmesi beklenmektedir. Tüm meydan çalışma saatleri için buraya tıklayabilirsiniz 

Maaş?

Ek gösterge 2200 olduğu için alınan maaş herhangi bir ilave kadrosu ve yükümlülüğü olmayan ve "düz memur" olarak adlandırılan kadronun maaşı. Ancak Eurocontrol'ün ödediği üst geçiş bedellerinin bir kısmı tazminat olarak kontrolörlere dağıtılıyor. Bu tazminat da vergiden muaf değil ve emeklilikte de ödenmesi söz konusu değil. 






14 Ekim 2014 Salı

GoPro Hero Aksiyon Kamerası İçin Çözünürlük, Fps ve Çerçeve Ayarları

Merhabalar;

Bu yazımda kısaca gopro kameralar için hangi ayarla nasıl sonuç alacağınıza dair bir kaç örnek sunarak size tavsiye sunmaya çalışacağım.

Yazıyı İki kısıma ayırdım, ilk kısımda çözünürlük ve çerçeve boyutu hakkında, ikinci kısımda ise fps değerleri üzerine fikir vermeye çalışacağım.

Yazımda teknik değerleri mümkün olduğunca az kullanarak mevzuya yabancı arkadaşları kendi bilgim çerçevesinde aydınlatmaya çalışacağım.


Kısım I

ÇÖZÜNÜRLÜK SEÇİMİ

Gopro kameranız ile genel olarak iki farklı çerçevede çekim yapabilirsiniz, birisi yana doğru genişleyen ikincisi ise yukarı doğru genişleyen. 

Hemen örnek sunayım:


Aşağıdaki ilk fotoğraf 960 p ile çekilen bir videodan alınmıştır ve diğer görüntü ile çekilenden yani 1080 p ile çekilenden farkını ise kenardaki objelere bakarak anlayabilirsiniz, ilkinde özellikle yukarıdan daha çok obje kadraja girmiş.




Bu görüntüde ise yukarıdan kesilmiş ancak yanlar uzatılmıştır, balıkgözü görüntüye daha yakındır ve düz bir alanda görüntü çektiğinizde kenarların büküldüğünü göreceksiniz. Yani şu meşhur hero görüntüsünü sağlayan çekim budur.




Burada arada pek bir fark yok görünüyor ancak fark araziye çıktığınızda belli oluyor, mesela bisikletle tepeinişi yaparken kameranın hem çenemden itibaren beni ve zemini de çekmesini istediğimde 960 p kullanıyorum ancak su altında dalarken daha panaromik bir görüntü tercih edeceğimden 1080 p kullanıyorum.

Bu ikisiyle yaptığım video çekimlerine yazının sonunda ulaşabilirsiniz ancak sıcağı sıcağına size fikir vermesi açısından hemen iki tercihle de alakalı size örnekler sunayım:


960 p Çekimden iki örnek:







Bunlar da 1080 p ile yaptığım çekimlerden örnek:





Hangi çekim modunu nerelerde kullanacağınız size kalmış durumda

Gelelim çözünürlükle alakalı bir diğer mefhuma:

4K meselesi 

Eğer elinizde 4K izlemeye yarayan bir monitör ya da televizyon yoksa bu modu kullanmanızı hiç önermiyorum zira hem çok yer tutuyor, hem kayıt aşamasında hızlı kartınız olsa bile zaman zaman takılmalar olabiliyor hem de görüntü işlemesi zaman alıyor. Kısacası 4k teknolojisi bu güncellemenin eklendiği Mart 2019 tarihi itibari ile bile fazla bir teknoloji.

KISIM II

FPS SEÇİMİ

Yine başlamadan bir kaç ufak anektod aktarmak isterim, öncelike fps nedir bunu yanıtlamaya çalışalım, fps frame per second yani saniye başına kare miktarıdır, Bir videodaki bir saniye içerisinde kaç tane fotoğraf karesi olduğunun belirtilmesidir. bir saniye içerisinde kameranın kaç tane fotoğraf çektiğini gösterir, Fotoğraf makinelerinden anımsayınız, düşük ışıkta titretmemeye çalışırız çünkü düşük ışıkta fotoğrafın oluşması için daha çok zamana ihtiyaç vardır ve perde daha uzun süre açık kalır bu esnada da makine titrerse fotoğraf da net çıkmaz, Bu yüzden saniye başına kare miktarı düşer ve maalesef videolarda da bu sorunu aşmak hele hele gopro için çok zor o yüzden go pro ile gece çekim yapmayı unutun diyebilirim.

ben 24/25-/4850-100 fps değerleri üzerinden çekimler yaptım, Şimdi tek tek kareleri inceleyip yorumlamaya geçelim:

1) 

960P/48 FPS



960P/100 FPS




İlk karede düşük fps kullanımına bağlı olarak daha fazla ışık alınmış ancak buna karşın gren miktarı artmış, kuşkusuz daha hareketli görüntülerde can sıkıcı sonuçlara yol açabilir.

İkinci karede ışığın olduğu çevreler daha net zira 100 fps kullanılmış ancak diğer alanlar ise karanlık kalmış. 

Daha çok dikeyde görüntü almak için kullanılan 960 p modunda, gün ışığı için 100 fps değerini önerebilirim ancak gün batımı gibi az ışık olduğu anlarda ise 48 fps değerini kullanabilirsiniz. 

Aşağıdaki son kare ise protune mode da çekildi, protune mode ışık geçirgenliği arttırarak harika görüntü vaad ettiği için düşük ışıklarda fiyaskoya yol açabiliyor.



2) 

1080P/50fps


1080P/25fps




1080P/24fps Protune




Bu üç karede de bir öncekilere benzer durum söz konusu, fps düştükçe yani saniyede çekilen fotoğraf miktarı düşüp, perdenin açık kalma süresi uzadıkça net olmayan fotoğraflar çekilmiş ancak fps artınca ise ışığa bağımlılık artmış. 


Sonuç olarak söyleyebilirim ki, harekete odaklanan ve kameranın takıldığı kişi ya da nesneyi de içine katan görüntüler almak istiyorsanız; 

960 p kullanıp

açık hava olduğunda 100 fps
kapalı hava ya da düşük ışık olduğunda ise 50 fps gibi değerler kullanılarak hoş görüntüler elde edebilirsiniz. 

Hareketten ziyade manzara önemliyse;

1080 p kullanıp, fps değerlerini de yine bir önceki paragrafa göre seçebilirsiniz.

Son olarak fps aynı zamanda akış kalitesi de sağladığı için 30 fps altına inmek artık göze güzel görüntü vermemeye başlıyor hatta mümkünse 48 fps altını dahi önermiyorum.


Yazının başlarında bahsettiğim videoları ekleyerek bitireyim, yorum ve öneriler için:

rgokayguven@gmail.com

adresini kullanabilirsiniz, sabrınız için teşekkürler. 


1080P 



960P