Sayfalar

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Heroic Journey [Bölüm II]

 Bölüm II
Güney Marmara

Kiraz bahçesi, zeytinlik,
Uçsuz bucaksız zenginlik,
Karşıda kıyılar silik.
Uyur güneşin altında.

Kıyısında at sulamış,
İstanbul'da gönlü kalmış.
Kaleler kurup da almış,

Tiaram tarihin yolunda.



İstanbul'da keyifli birkaç gün geçirdikten sonra Bandırma feribotuna binip Güney Marmara'ya inmeyi hedefliyorum, sonrasında da Kapıdağ yarımadasını tavaf etme niyetindeyim.

 İstanbul'da motorculara karşı bir saygı var mı bilmiyorum ama bana karşı bir saygı vardı, yol isteyip de vermeyen ya da kasıtlı üzerime süren bir kimse bile görmedim ancak dikkatsizlikten oluşan ufak tefek tacizler elbette ki burda da var. Feribota binerken de, en sağ şeridi direk motorculara ayırmışlar ve sıra beklemeden bizi hemen alıyorlardı.


 Bu çiftimiz yeni evliymiş ve balayı için Paris'den yola çıkarak İstanbul'a gelmişler motorlarıyla, buradan Çeşme'ye gidip Atina'ya geçeceklermiş ardından da Venedik'e gideceklermiş.


 Görevliler bizi geminin tam ortasına, diğer arabalaırn kazara da olsa dokunmayacakları bir noktaya yönlendirdiler ve motorlarımızı park ettik. Feribotun gidiş yönüyle park etmeniz arasında pek de bir ilinti yok o yüzden gidiş yönünü cepheye alarak da motorunuzu koyabilirsiniz.


 Biletimi bir hafta önceden aldığımı söylemiştim, internet üzerinden biletinizi seçerken feribotun gidiş yönünü de hesaba katarak istediğiniz yeri seçebiliyorsunuz. cam kenarından yerimi almıştım ki dışarıyı izleyebileyim diye. Yalnız bu taşıtlar ciddi anlamda deniz canlılığı için tehlike arz ediyor zira hareket ettikten sonra yarattığı köpüğü görüyorsunuzdur.


 Ufukta denizden başka bir şey görünmeyince birazcık kestirmece yapayım dedim.


 Feribotun içi klimalı, dışarıda bir balkonu vs. yok yani içeride yolculuk etmek zorundasınız ancak yolculuk süresi hepi topu iki saat olduğu için ve de salon kısımında vakit geçirecek bir çok şey olduğu için dışarı çıkma ihtiyacı hissetmiyorsunuz.

 Bu iki fotoğrafı koymamın nedeni biraz da fotoğraf makinası alacaklara yol göstermek, kullandığım makina fujifilm hs-20, slr kasasına sahip ancak slr like yani perde yerine dijital obtüratör kullanıyor üstteki fotoğraftaki dağa 720 mm standart objektifle zoom girince alttaki kareye ulaşmanız mümkündür.


Feribotun salon kısımından bir görüntü



  Feribot iskeleye yanaşırken, önceliği yayalara vermek için bekledim lakin arabalar sağdan soldan yayaların üzerine kırmaya başlayınca kaptanlardan birisi geldi, araç trafiğini durdurdu, yayalarla birlikte biz motorculara öncelik verdi. Hoşuma gitmedi değil.


 Ankara'dan kaçmaya çalışırken yine bir Mamak vakasına rastladım.


 Ve Kapıdağ yarımadası kıyı şeridine çıkıyorum, ilk gün fazla gezme niyetinde değilim, kamp alanında dinlenmek niyetindeyim daha çok.





 Kamp alanı olarak, Google'da arama yapınca karşıma Ant Kamp çıktı, daha web sitelerinin tasarımından kanım ısınmıştı kendilerine, çadırı onlardan kiraladım, uyku tulumunu yıkayıp veriyorlar, matı ise kendim götürdüm. çadır kirası, bir kişi ve bir motor 17 lira veriyordum günlük. Çadırı kendiniz götürürseniz tabiki daha ucuza geliyor.


 Kamp alanı denizin hemen dibinde ve çam ağaçlarıyla çevrili bir alan, bir çok insanın çekincesi olan duş ve tuvalet konusuna gelelim hemen, iki alaturka iki alafranga mütemadiyen temizlenen tuvaleti var, birisi sıcak dördü şebeke suyu olmak üzere de beş tane duş var. tabi bu erkekler için olan kısımdı, bir o kadar da kadınlar kısımında olunca rahatlıkla yetiyor. tuvalet kağıdı, sabun ve hatta şampuan bile mevcut. Kısacası en çok tedirgin olduğum nokta en memnun kaldığım nokta oldu.


 Kamp alanının tamamında elektrik var, uzatma kablonuzu getirerek çadırınıza çekebilirsiniz, çok değil, 5-6 metrelik bir kablo dahi işinizi görür.  Yanıma sinek kovar sprey almıştım o yüzden sineklerden rahatsız olmadım.


 Burası da Erdek merkez, Ramazan ayında olduğumuz için herkes oruç tutuyordu ancak aynı şekilde alkollü içki satışında vs. bir kısıtlama yoktu hatta bir kesim iftar yaparken yan masada alkol alanlar bile oluyordu. Sanırım İçanadolu'da bize islamiyetı yanlış tanıtmışlar zira burada ne bir baskı var ne de ayıplama vardı.


 Etrafta çok sayıda hayvan mevcut, katırlar, keçiler vs.


 Burası da bir zeytinlik.


Retro tarzın müptelası olduğum için nerede bir eski araç görsem hemen Tiara ile onu fotoğraflıyorum.


 Küçükken helikopter böceği dediğimiz şeye yakınlaşınca ortaya bu çıktı.


Kapıdağ yarımadasına girince düzler köyünü geçtikten sonra yol ikiye ayrılıyor, bir tarafta kamplar bölgesi var diğer taraf da direk olarak Erdek'e çıkıyor.

 Kapıdağ yarımadasını turlamaya başlıyorum, öncelikle adayı boydan boya geçip karşı kıyıya ulaşacağım.


 Erdek'den Turanlı'ya kadar yollar mükemmel ancak Turanlı'dan sonra kıyı şeridinden gittiğiniz için yollar pek iyi değil ancak ortalama bir enduro ile 40-50 km hıza rahatlıkla çıkılabilir, bense ikinci vitese hiç geçemedim desem yeridir.





 Burası Ormanlı köyü, gördüğüm ve girdiğim en güzel denizlerden birisi bu koydaydı. Ne yosun, deniz anası ne de deniz kestanesi vardı.Yanımda güneşten korunacak bir şemsiye materyal olmadığı için ve de plajda şemsiye olmadığı için bu çay bahçesine oturdum.



 Motorumu ise çay bahçesinin hemen yanındaki bu alana koydum. Yerel halk çok misafirperver.




 Geldiğim yoldan dönüyorum zira tam bir halka çizmek istemiştim ama diğer taraftaki yollar gerçekten çok kötüymüş ve zaten yere yakın olan motorumla iyice zorlanmayım diye hiç riske girmemeyi seçtim.








 Köy girişlerinde bu tip tenteler altında kırmızı soğan satılıyor salkım salkım.








 Bir de kendimi çekeyim.



 Birçok evde askere giden gençlerin bıraktığı yazılar vardı ve nedenini sorduğumda köyün geçtiğimiz yıllarda şehit vermesiymiş. Ne zaman şehit oldu ya da kaç tane şehidiniz var gibi soruları sormadım zira bir tane de olsa 20 tane de olsa fark etmez. Toprak uğruna ölenlerin hesabını yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.





 Dönüşte bir tersaneye uğruyorum, biraz fotoğraf çekildikten sonra ustasıyla konuşuyorum.











 Genelde balıkçı tekneleri yapıyormuş ve 6-8 metre arasında değişiyormuş boyları.


 Burası da Turanlı köyü, köy meydanı devasa ağaçlar tarafından kaplanmış durumda, çok tatlı bir serinlik ve gölge hakim meydana.





 Köy okulu.


 Biraz da bu çay bahçesinde oturuyorum.


Dönüş yolu Erdek manzarası. Daha sonra ise kampa dönüyorum, dönüş yolunda federasyona bağlı dalgıç okulunun ilanını görüyorum ve hemen arıyorum, tekne turu yaptırmıyorlarmış ancak kıyıda dalış yaptırıyorlamış. Kıyı dalışı nasıl olur ki acaba derken hiç de yanlış yapmadığımı anladım.

 45 Dakikalık dalış ve 100 küsür kare fotoğrafa 50 lira verdim. Tek ben olduğum için rehberle rahat rahat daldık, ikinci dalış tecrübem olduğu için ancak 9 Metreye kadar daldım ancak tecrübeliyseniz daha da fazla dalabiliyorsunuz zira Erdek kıyıları adeta bir akvaryum.



Tatillerde alkol almayı hele ki motor kullanırken pek doğru bulmuyorum, alkole harcayacağım parayla bu gibi etkinliklere iştirak ediyorum.


Dalıştan çıkar çıkmaz çadırıma dönüp bir şeyler yiyor ve de yatıyorum zira sabaha yolum uzun.

 Dönüş yolu için Bandırma'ya geliyorum, bu gördüğünüz kahvaltı tabağı yanında sınırsız çayla birlikte 10 lira.


 Tam Bursa'ya yaklaşırken mola veriyorum ve telefonumda bir mesaj, Ayşe çağırıyor, çok istediğim yemekleri yapmış bir kez daha görüşelim öyle git diyor. O tatlıları reddedemiyorum tabii ki ve Yalova'dan feribota atlayıp Gebze'ye geçip Ayşe'nin evine varıyorum.


 Topçular-Eskihisar feribotunda da motorlara öncelik var ve fiyatı 12 lira, yaklaşık 40 dakikada sizi karşı kıyıya ulaştırıyor.


 Bu kez Ayşe'yi fotoğraflıyorum ve de kendisine ayrıca, beni misafir eden Aynur'a, halacığıma ve bana vakit ayıran Simge'ye, kuzenime sonsuz teşekkürler sunuyorum.


Dönüş yolculuklarını pek sevmem o yüzden kısa yoldan eve gitmeye çalışırım o yüzden hiç fotoğraf çekmedim. Son fotoğrafım yine Ayşeyle ve Şişli belediyesi otoparkından, gecelik motor bırakma bedeli 10 Lira. Benden başka bir çok kişi motorunu koymuştu.


1500 Kilometreden sonra Ankara'ya dönünce insan bir boşluğa düşüyor ve içini bir hüzün kaplıyor belki de o yüzden tatil raporumu hemen bitirdim. Eğer şartlar elverirse iki yıl içinde bir de yurtdışı gezisi yapmayı planlıyorum bakalım hayat ne gösterecek.

Sabrınız için teşekkürler.