Sayfalar

14 Ekim 2014 Salı

GoPro Hero Aksiyon Kamerası İçin Çözünürlük, Fps ve Çerçeve Ayarları

Merhabalar;

Bu yazımda kısaca gopro kameralar için hangi ayarla nasıl sonuç alacağınıza dair bir kaç örnek sunarak size tavsiye sunmaya çalışacağım.

Yazıyı İki kısıma ayırdım, ilk kısımda çözünürlük ve çerçeve boyutu hakkında, ikinci kısımda ise fps değerleri üzerine fikir vermeye çalışacağım.

Yazımda teknik değerleri mümkün olduğunca az kullanarak mevzuya yabancı arkadaşları kendi bilgim çerçevesinde aydınlatmaya çalışacağım.


Kısım I

ÇÖZÜNÜRLÜK SEÇİMİ

Gopro kameranız ile genel olarak iki farklı çerçevede çekim yapabilirsiniz, birisi yana doğru genişleyen ikincisi ise yukarı doğru genişleyen. 

Hemen örnek sunayım:


Aşağıdaki ilk fotoğraf 960 p ile çekilen bir videodan alınmıştır ve diğer görüntü ile çekilenden yani 1080 p ile çekilenden farkını ise kenardaki objelere bakarak anlayabilirsiniz, ilkinde özellikle yukarıdan daha çok obje kadraja girmiş.




Bu görüntüde ise yukarıdan kesilmiş ancak yanlar uzatılmıştır, balıkgözü görüntüye daha yakındır ve düz bir alanda görüntü çektiğinizde kenarların büküldüğünü göreceksiniz. Yani şu meşhur hero görüntüsünü sağlayan çekim budur.




Burada arada pek bir fark yok görünüyor ancak fark araziye çıktığınızda belli oluyor, mesela bisikletle tepeinişi yaparken kameranın hem çenemden itibaren beni ve zemini de çekmesini istediğimde 960 p kullanıyorum ancak su altında dalarken daha panaromik bir görüntü tercih edeceğimden 1080 p kullanıyorum.

Bu ikisiyle yaptığım video çekimlerine yazının sonunda ulaşabilirsiniz ancak sıcağı sıcağına size fikir vermesi açısından hemen iki tercihle de alakalı size örnekler sunayım:


960 p Çekimden iki örnek:







Bunlar da 1080 p ile yaptığım çekimlerden örnek:





Hangi çekim modunu nerelerde kullanacağınız size kalmış durumda

Gelelim çözünürlükle alakalı bir diğer mefhuma:

4K meselesi 

Eğer elinizde 4K izlemeye yarayan bir monitör ya da televizyon yoksa bu modu kullanmanızı hiç önermiyorum zira hem çok yer tutuyor, hem kayıt aşamasında hızlı kartınız olsa bile zaman zaman takılmalar olabiliyor hem de görüntü işlemesi zaman alıyor. Kısacası 4k teknolojisi bu güncellemenin eklendiği Mart 2019 tarihi itibari ile bile fazla bir teknoloji.

KISIM II

FPS SEÇİMİ

Yine başlamadan bir kaç ufak anektod aktarmak isterim, öncelike fps nedir bunu yanıtlamaya çalışalım, fps frame per second yani saniye başına kare miktarıdır, Bir videodaki bir saniye içerisinde kaç tane fotoğraf karesi olduğunun belirtilmesidir. bir saniye içerisinde kameranın kaç tane fotoğraf çektiğini gösterir, Fotoğraf makinelerinden anımsayınız, düşük ışıkta titretmemeye çalışırız çünkü düşük ışıkta fotoğrafın oluşması için daha çok zamana ihtiyaç vardır ve perde daha uzun süre açık kalır bu esnada da makine titrerse fotoğraf da net çıkmaz, Bu yüzden saniye başına kare miktarı düşer ve maalesef videolarda da bu sorunu aşmak hele hele gopro için çok zor o yüzden go pro ile gece çekim yapmayı unutun diyebilirim.

ben 24/25-/4850-100 fps değerleri üzerinden çekimler yaptım, Şimdi tek tek kareleri inceleyip yorumlamaya geçelim:

1) 

960P/48 FPS



960P/100 FPS




İlk karede düşük fps kullanımına bağlı olarak daha fazla ışık alınmış ancak buna karşın gren miktarı artmış, kuşkusuz daha hareketli görüntülerde can sıkıcı sonuçlara yol açabilir.

İkinci karede ışığın olduğu çevreler daha net zira 100 fps kullanılmış ancak diğer alanlar ise karanlık kalmış. 

Daha çok dikeyde görüntü almak için kullanılan 960 p modunda, gün ışığı için 100 fps değerini önerebilirim ancak gün batımı gibi az ışık olduğu anlarda ise 48 fps değerini kullanabilirsiniz. 

Aşağıdaki son kare ise protune mode da çekildi, protune mode ışık geçirgenliği arttırarak harika görüntü vaad ettiği için düşük ışıklarda fiyaskoya yol açabiliyor.



2) 

1080P/50fps


1080P/25fps




1080P/24fps Protune




Bu üç karede de bir öncekilere benzer durum söz konusu, fps düştükçe yani saniyede çekilen fotoğraf miktarı düşüp, perdenin açık kalma süresi uzadıkça net olmayan fotoğraflar çekilmiş ancak fps artınca ise ışığa bağımlılık artmış. 


Sonuç olarak söyleyebilirim ki, harekete odaklanan ve kameranın takıldığı kişi ya da nesneyi de içine katan görüntüler almak istiyorsanız; 

960 p kullanıp

açık hava olduğunda 100 fps
kapalı hava ya da düşük ışık olduğunda ise 50 fps gibi değerler kullanılarak hoş görüntüler elde edebilirsiniz. 

Hareketten ziyade manzara önemliyse;

1080 p kullanıp, fps değerlerini de yine bir önceki paragrafa göre seçebilirsiniz.

Son olarak fps aynı zamanda akış kalitesi de sağladığı için 30 fps altına inmek artık göze güzel görüntü vermemeye başlıyor hatta mümkünse 48 fps altını dahi önermiyorum.


Yazının başlarında bahsettiğim videoları ekleyerek bitireyim, yorum ve öneriler için:

rgokayguven@gmail.com

adresini kullanabilirsiniz, sabrınız için teşekkürler. 


1080P 



960P





20 Eylül 2014 Cumartesi

14 Nisan 2014 Pazartesi

Bir choppercı için Triumph Tiger ve Karar Verme Süreci

İlk gençlik yıllarında başlayan chopper tutkusu yerini bir başka tarza bırakabilir mi? Chopper diyorum bakın motosiklet demiyorum zira çok değil bundan bir kaç ay öncesine kadar motosiklet diye bir kavram yoktu sadece chopper vardı. Belli bir kültürü haiz ve hayata karşı belli bir duruşu ihtiva eden bir tutkuydu chopper benim için ve motosikletim araçtan çok amaçtı benim nezdimde. İki yıllık bir çin malı deneyiminden sonra gürül gürül bir Shadow sahibi oldum ve yaklaşık 22 bin kilometre boyunca iki yıl süresince de eşlik ettik hayatıma.




Peki şimdi ne oldu da bu yazıyı yazdım?

Hemen belirteyim, chopperımı almadan önce ondan beklentim okula gitmek, kendim gibi chopper süren arkadaşlar bulup grup sürüşü yapmaktı. Bunların hepsini de gerçekleştirdim nitekim hatta çok da güzel insanlarla tanıştım ve çok da güzel anılara sahip olmakla beraber bu güzel insanların neredeyse hepsinin benden en az 10 yaş büyük olmasından mütevellit hayata dair pek çok da şey öğrendim. Ancak bu yaklaşık dört yıl sürdü, üçüncü yılın sonunda grup sürüşlerinde yapmış olduğum yollardan daha uzun mesafeler katetmek istedim ve tabii tek başıma olmak istedim. Başkaları ne düşünür bilmiyorum ama yollarda tek başına olmanın keyfini aldığım andan itibaren motosiklete bakışım değişti. Tek başınalığın verdiği ürperme hissiyle yolculuk etmek kadar haz vermiyordu bana artık şehir içinde hoş bakışlar altında gürültülü hatta bayağı gürültülü egzostumla turlamak.

Çok değil yaklaşık 30 bin kilometre yol tecrübem var ve bunun da üçte biri uzun yolda geçti diyebilirim. İşte görsellikten vazgeçip konfora önem vermem de bu uzun yolda harcanan kilometrelerde oldu sanırım. Bir defa gezmek daha doğrusu yolda olmak harika bir duygu, her bir anı çok güzel ve bu her bir anından da keyif almak için maalesef ki bu çirkin enduro/touring denen makinelere binmek zorundayız.

Chopperların kendimce dezavantajlarını anlatarak devam etmek istiyorum; bu motorlarda oturuş tarzı itibariyle ayaklar önde kaldığından ve kollar da fazla bükülmediğinden gövdemiz arkada kalıyor ve zaten süspansiyonları berbat olan bu makinelerde yoldaki bütün kusurlar direk olarak belimize işliyor. Yine bu makineler uzun yol için yapılmadığından selede uzun süre oturmak kıçınızda da ayrı bir ağrıya yol açabiliyor. Yine uzun yolda ani hızlanmaları çok istenen düzeyde olamadığı için sollamaya çıkılınca tekar şeridimize dönmek ya da olası bir tehlikeden sıyrılmak zaman alabiliyor. Bütün bunlara ek olarak frenleme kabiliyetindeki yetersizliklere (gerçi son modellerde artık abs standart) ek olarak 140-150 km gibi süratlere çıkınca artan yakıt sarfiyatıyla birlikte titreşim ve rüzgar da eklenince bu afili makinalar daha ziyade can sıkmaya başlıyor ve bence estetik görüntüsü ve verdiği hava bir şey ifade etmemeye başlıyor.

İşte tam da bu nedenlerden ötürü Honda Shadow marka motorumu sattım ve daha uzun yol odaklı, saydığım tüm etkenlerde beni mutlu edecek bir motosiklet arayışına girdim.
Şimdi chopperı kötüledikten sonra neden Triumph Tiger'da karar kıldım biraz da oraya değineyim.

Öncelikle bir motordan beklentilerim neler sorusunu yönelttim kendime ve öncelik sırası değişmekle beraber şöyle bir yanıt silsilesi ile karşılaştım:

  • Şehir içinde çok rahat manevra yapabilmek
  • Güvenlik
  • Otopark konusunda biraz daha esneklik arayışı
  • Olası tehlikelerden anında sıyrılabilmek adına yüksek tork ve beygir gücü
  • Uzun yolda yüksek ve stabil seyir sürati 
  • Az titreşim
  • Konfor
  • Estetik
  • Gerektiğinde yol dışına çıkabilecek
  • Uzun yol performansı


Daha sonra adaylarımı belirledim:

BMW: GS, K ve RT serileri
Honda: Transalp, crossrunner, crosstourer, varadero, cbf 1000
Yamaha: TDM, Tenere, fjr
Suzuki: V-strom, tourer modelleri
Kawasaki: Versys, gtr 1400
Triumph: Tiger, Explorer
KTM: Adv
Ducati: Multistrada

Bir sonraki aşamamda ise yukarıdaki kriterlere göre elemeye başladım, bazı motorlar bir çok kriterden elendi bazıları ise birçoğunu geçtiği için, tabiri caizse tipten kaybetti.


Türkiye'de motor sürücüsü iseniz her an fren yapmaya hazırlıklı olmak lazım, bunun için de panik fren mefhumundan sıyrılabilmek adına abs'yi şart koştum kendime. Abs'siz motor almayacaktım.

İstanbul'da kullanacağımı düşündüğümüzde dar ve yokuş sokaklarda manevra kabiliyeti yüksek bir makine lazım diye düşündüm bu yüzden de BMW'nin battal boy touringleri ile gs 1200 ve diğer battal boy touringler ve endurolar elenmiş oldu gtr, fjr de dahil olmak üzere, kaldı ki gtr, fjr gibi canavarlar ile  yapmayı planladığım uzun gezilerde olası yol dışı sürüşlerimi sükunetle gerçekleştiremeyecektim.

Geriye elimizde ne kaldı bir bakalım


  • V-strom
  • Versys
  • Tdm
  • Transalp, crossrunner
  • Tiger
  • f800


Bu motorlar ile şehir içinde rahatça gezebilir, uzun yola güvenle çıkabilirsiniz ve yine yol dışına çıktığınızda da sizi güldürmezler ama öldürmezler de. Ancak ani hızlanma ve seyir sürati ile bu yüksek süratte (140-150 km) konforu göz önüne aldığımızda listeden iki motor hariç tüm motorlar eleniyor ve geriye sadece iki tane 800'lük delikanlı kalıyor. Evet tahmin ettiğiniz üzere Tiger 800 ve Vfr 800 x yani Crossrunner.





Şu ana kadar yazdığım kısımdaki olaylar, chopper'dan soğumam dahil, belki birkaç günde şekillenirken Tiger ile Crossrunner arasında karar vermem bütün bir kış sürdü.

Yerli yabancı sayısız inceleme, rapor, forum okuyup, youtube'den sürekli video izledim.

Şimdi de her iki motor için birbirlerine göre edindiğim artı ve eksileri yazayım:

Crossrunner




Avantajları:

  • Yedek parça ve servis 
  • Dört silindir
  • V-tec motor



Dezavantajları:

  • Çok ama çok çirkin
  • Diğer sübaplar açılınca artan yakıt sarfiyatı
  • Oturuş pozisyonu uzun yola uygun değil
  • Arka lastiğin bu denli geniş olması toprakta sorun yaratabilir.

Tiger


Avantajları: 
  • Naked görünümünde ve çok yakışıklı
  • Oturuş pozisyonu dik 
  • Arka lastik 150 
  • Uygun yakıt sarfiyatı

Dezavantajları:
  • İlk kez resmi olarak bir distribitör ile geliyor ve servis ağı çok zayıf haliyle yedek parça sıkıntısı korkutuyor.
  • Üç silindir ve 95 beygir yeteri kadar güç verse de vfr'ın yanında zayıf kalacağı aşikar. 

Görüldüğü gibi birinin artısı birinin eksisi, bu durumda nelerden feragat edilebilir ona bakmak lazım. 

Güç ve güvenlik konusunda hangisini seçerseniz seçin pek de fark olmayacak zaten ikisi yukarıdaki tüm motorların bir gömlek üzerinde, geriye sadece konfor, servis ve estetik boyutu kalıyor. Açıkçası burada da biraz risk alıp Tiger'ı seçmek bana cazip geldi ve fırsat maliyeti açısından buna değeceğini düşündüm zira konfor bakımından ve estetik bakımından yüzüm gülecekti ve gerek uzun yolda gerekse de şehir içinde motorun beni tatmin etmesi en büyük arzumdu.

Son olarak, motorumu dün yani 12 nisan 2014 tarihiyle teslim aldım, bu kadar uzun yazdıktan sonra sürüş sonrasına diyecek pek bir şey kalmadı sanırım (: tam da beklediğim gibi chopper'dan sonra kuş gibi hafif, gazı azıcık çevirince kaçıp giden, frene azıcık dokununca sektirmeden duran, kelimenin tam anlamıyla akıp giden bir motor Tiger, dilerim ki pişman olmam ve yine dilerim ki herkes istediği motora kavuşur.

Biraz uzun oldu ama umarım ki kararsızlara yol gösterebilirim (: 

Tekeriniz düz bassın sağlıcakla keyifli kilometreler bizlerin olsun.










16 Şubat 2014 Pazar

Kompakt Makine Bana Yeter mi Yoksa SLR Makineye Geçmeli miyim? (Canon EOS 100D ve Fuji HS 20 Gren Testi İhtiva Eder)

Uzunca yıllar lise ve üniversitede profesyonel ve mesleğe odaklı fotoğrafçılık eğitimi aldıktan sonra sağda solda çok slr-dslr makine kullanmış ancak bir kompakt makineye sahip olmuş birisi olarak artan ihtiyaçlar ve gelişen imkanlar doğrultusunda bir adet d-slr makine edinebildim.

Alır almaz da eski kompakt makinemle farkını daha iyi anlamak için kendimce bir gren testi yaptım, amacım gezi fotoğrafçılığı olduğu için manzara ve obje çekimlerinin bilhassa hdr efektli hali beni çok cezbetmekte bu yüzden gren mefhumu ise benim için çok ama çok şey arz etmekte bu yüzden de geniş araştırmalar neticesinde canon markasında karar kıldım.

Bildiğiniz üzere gren konusunda en iyi neticeyi full frame makineler vermekte ancak şu an içim ona gücüm yetmeyeceğinden beni birkaç yıl idare edecek başka bir d-slr makine arayışına girdim, incelediğim testler ve fotoğraflar neticesinde de stüdyo ya da büyük baskı reklam fotoğrafçılığı yapmayacaksam giriş seviye ile üst seviye makineler arasında benim için bir fark olmadığını gördüm ve eos 100d modelinde karar kıldım.

Makinenin teknik özelliklerine hiç değinmeden direk gren performansını sizlere sunacağım.

Tripodum olmadığı için bilhassa düşük perdeli çekimlerim biraz titredi ancak burada yine söylüyorum esas baktığım yer gren mefhumu idi.

Amacım, kompakt makine bana yeter mi yoksa artık bir slr makineye geçeyim mi diye düşünen bünyelerin yanıtını bulmasını sağlamaktır.

Fujifilm HS 20


Bilgi için:
http://www.letsgodigital.org/tr/28198/fujifilm-finepix-hs20-exr/


Aşağıdaki fotoğraflar Fuji HS 20 ile çekilmiş olup;


  • 24 mm objektif
  • 2,8 diyafram değerleri kullanılmıştır.


Düşen asa değerine bağlı olarak da örtücü hızı azaltılmıştır.

12.800 Asa



6400 Asa


3200 Asa


1600 Asa


800 Asa


400 Asa


200 Asa


Örtücü değeri iyice düştüğü için 200 asadan aşağısına inemedim ancak yeterli bilgiyi verebildiğimi düşünüyorum.

Canon EOS 100D



http://www.canon.com.tr/For_Home/Product_Finder/Cameras/Digital_SLR/EOS_100D/

Aşadağıdaki fotoğraflar ise Canon EOS 100D ile çekilmiş olup;
  • 18 MM Objektif
  • 5.6 Diyafram


değerleri kullanılmıştır; yine düşen asa miktarına bağlı olarak örtücü de yavaşlatılmıştır.

12.800 Asa


6400 Asa


3200 Asa


1600 Asa


800 Asa


400 Asa


200 Asa



  • Sonuç olarak, elbetteki bu iki makineyi kıyaslamak yersiz ancak benim gibi kompakt makine bana yeter mi yoksa slr makineye geçeyim mi diye düşünenler için hazırlanmış bir testtir.


Sabrınız için teşekkürler.