Sayfalar

6 Ocak 2025 Pazartesi

Adana Yarı Maratonu 2025

İlk yarı maratonum için 4 Ocak 2025 Cumartesi sabahı nöbetten döner dönmez eşim ve çocuğumu alarak Adana'ya doğru yola çıktık. Kit dağıtımı saat 16:30'a kadar süreceği çok oyalanmamak arzusundaydık ancak oğlumuz Güneş'in henüz yola çıkar çıkmaz başlayan karın ağrısı bizi ilk 50 kilometrede iki kez durdurdu. Bu şekilde bir seyahatin ve konaklamanın çok da iyi geçmeyeceğinden hareketle geri dönüş kararı almanın kıyısına gelsek de Güneş ısrarlı ve olgun bir tavırla Adana'ya yola devam konusunda ısrarcı oldu.

Kilometreler geçtikçe Güneş'in keyfi yerine geldi tabi bizim de. Hele bir de, kış güneşinin altında pırıl pırıl parlayan Erciyes'i görünce keyfimiz iyice yerine geldi. Hasan Dağı'nın ise 2500'den sonrası bulutluydu o heybetini bize pek göstermedi ancak Aladağlar ve nihayet Bolkarların o karlı tepelerini izleye izleye Niğde Otobanı'nın son 50 kilometresini geçirdik.


Erciyes Dağı

Hasan Dağı

Aladağlar


Saat 15:45 civarında Adana'ya, büyükşehir belediye tiyatro salonuna ulaştık. Kit dağıtımı iki gün boyunca sürüyordu son bir saat olmasından mütevellit oldukça yoğun bir kalabalık vardı. Fotoğraf rıza onama formunu doldurup kitimi aldım ve hemen otele geçtik, eşyaları bırakıp yemek yemeye çıkacaktık ancak dönüşte zor olacağından hissiyatla hemen yarış kıyafetlerimi hazırladım ve numaramı alıp kemere taktım, sabah uyanır uyanmaz birkaç dakikada hazır olabilecek olmanın verdiği rahatlıkla kebaba düşebilirdik artık. 

Özel olarak şurası ya da burası demiyeceğim, herkesin Adana'da kebapçı tavsiye eden bir arkadaşı vardır sanırım ancak yoksa da sorun değil Google tavsiyelerine bakın yanılmazsınız. Biz de eşimin üniversiteden eski ev arkadaşının tavsiye ettiği yerlerden birisine gittik ve oldukça memnun kaldık. Daha sonra bunu gözümüze çarpan ilk tatlıcı ile taçlandırdık ve nihayet bir puba oturarak Güneş'in haftasonu ödevlerini yapmaya başladık bir yandan da yarış için son karbonhidaratı almaya başladım.

Yarış sabahı 07:15'de uyandım. Starta tam iki saat vardı, otel ise start alanına 700 metre mesafedeydi. Hafif bir kahvaltı için otel restoranına çıktım ve gördüğüm manzara beni etkilemedi desem yalan olur, neredeyse bütün masalar doluydu ve hepsini yarış için gelmiş atletler doldurmuştu. Rengarenk elbiseler daha önce görmediğim ayakkabılar, yüksek bir enerji ve tabiki bolca neşe. 

Bu yazıyı çokça teknik detaya boğmak istemiyorum zaten o kadar tecrübem ve bilgi birikimim de yok; ancak koşunun daha doğrusu spor yaparak bir komüniteye katılmanın verdiği histen biraz bahsetmek istiyorum, bu kısımları okumak istemeyenler sonraki paragrafa geçebilir. 38 yaşındayım ve yapmaktan keyif aldığım uğraşıların sosyal ortamında olmak bana keyif veriyor hatta öylesi bir keyif ki bu etkinlikleri iple çekiyorum ve bu anları hızlıca tüketmemek için elimden geleni yapıyorum. Çok sevdiğiniz bir roman hiç bitmesin diye yavaşça okur sindirirsiniz ya işte öyle bir şey bahsetmek istediğim. Bu ilk gençlik yıllarımda motosiklet sürmek ve motosiklet sürenlerle sosyalleşmekse yine aynı yıllarda metal müzik dinlemek ve metal müzik festivallerine gitmek şeklinde de ayrıca vuku buldu. Daha sonra bu hissi fotoğraf çekerken ya da yapmaktan keyif aldığım başkaca hobilerde de buldum.. Zorlu dağ tırmanışları ve onun kitlesinin de yine yaşattığı hisleri eklemeden geçemeyeceğim. Her bir uğraşı benzer hazlar yaşattı bana, seninle aynı heyecanı paylaşan, aynı dili konuşan insanlarla beraber bir arada olma ve bir etkinliği deneyimleme keyfi, tıpkı bahar şenliklerinde hissettiğiniz keyif ve aidiyet duygusu gibi bir şey bu bahsettiğim.

Saat 08:45'de Merkez Park'da ısınma hareketlerime başlıyorum, her yer cıvıl cıvıl. Hava çok güzel, şu anda Ankara'da olsaydım puslu bir ocak sabahında uyansam ne sıkıcı olurdu diye geçirdim içimden. Onbeş dakika sonra 10K startı veriliyor ve yavaş yavaş start alanına doğru harekete geçiyorum. Bu esnada çok yavaş bir tempo ile jog atıyorum (şu anki kondisyonuma göre 8:30-9:00 Pace) ve 140 nabzı görünce biraz tadım kaçıyor. Beklemediğim yüksek bir nabız bu tempolar için. Her ne kadar çok yeni olsam da 140 nabıza 7:00 pacelerde ulaşırken ısınma esnasında bu değerleri görmeye biraz da heyecana bağlıyorum. 

Daha önce iki saati aşan iki antrenman yaptım ve ikisini de yaklaşık 6:30 pace ile tamamladığım için bu yarışta en arkadan çıkacağım ki hızlı gidenleri engellemeyeyim. Saat 9:15'de koşu başlıyor ve ben en arka gruptan tam da hesapladığım gibi 6:20 tempo ile yarışa başlıyorum. 

Biraz teknik detaylar: 
Bu paragraftada çok kısa süre önce başladığım antrenman serüvenimden bahsetmek istiyorum. Strava'daki verilerime göre, yüzde 95'i Temmuz 2024'den sonrası olmak üzere 89 tane koşu antrenmanı yapmışım, 588 kilometre yol katetmişim. Garmin göğüs bandından aldığım nabız verilerime göreyse 6:30 pace'de nabızım 150, bir saatten sonra bu değer her 10 dakikada bir puan kadar yükseliyor. Garmin yarış öngörücüm ise yarı maratonu 1 saat 51 dakikada bitireceğimi söylüyor. Laktat eşiğim ise 176 nabız ile 4:55 pace imiş. Son olarak bu yarıştan tam bir hafta önce 89. Atatürk Koşusu 10K'yı, (5:27 Pace) 5:43 Grade Adjusted Pace, 164 nabız ortalaması ile koşmuşum. 

İlk birkaç kilometreden sonra 10K koşusunun en arka grubuna yetişiyorum, çok kalabalıklar. Bu esnada arkadan bir araç sesi duymaya başlıyorum ama çok önemsemiyorum, hakem aracıdır diye düşünerekten kenara çekilip koşuya odaklanıyorum ancak araç bir türlü beni geçmiyor. Yol kenarında koşuya izleyen halkla selamlaşıyoruz sık sık. İki kişinin yanında geçerken el kol hareketleri ile benim bulunduğum bölgeyi göstererek sohbet ediyorlar:

-Bu ambulans niye?
-Dökükleri toplamak için, aha bak bunların hepsi dökükler, düşüp bayılacaklar birazdan ambulans da bunları alıp götürecek. 

Adamlar haklı, ilk yarı maraton tecrübem olduğu için yarışı sağlıkla bitirmek tek hedefim dolayısıyla çok sakin gidiyorum ancak yine de düşünmeden edemiyorum, insanoğlu kendi iç dünyasında başkaları hakkında düşünürken acımasız olabiliyor ancak bunu, üstelik yarıştaki insanların duyacağı şekilde, dile getirince biraz şaşırıyordum açıkçası. 

ilk 5 kilometreyi 30 dakikada tamamlıyorum. Nabzım ise 160, yarışın bu kısmı için çok yüksek bir değer. Daha önce hiç bu kadar erken bu denli yüksek bir nabız görmemiştim. Bir önceki hafta Atatürk koşusunun ilk kilometresi hariç neredeyse hepsini 160 üstü nabızla koşmuştum. Eğer beş kilometre daha dayanabilirsem son 11 kilometreyi kaygısız koşabileceğimi düşünüyorum. Bu esnada aklıma Mudanya triatlonu geliyor, yarışa katılan 200 kişiden 40'ı yüzme etabından çekilmişti zira deyim yerindeyse fırtına vardı ve o denizden 171 nabızla çıkmıştım. İki saat süren bütün müsabakayı ise 150 nabızın altına hiç inmeden bitirmiştim. Bunun verdiği rahatlıkla artık kendimi kontrol etmeyi bırakıyorum zira çıkabileceğim çok da yüksek bir hız da yok. 5:45 pace ve 170 nabıza kendimi sabitliyorum, yokuş çıkarken de bu değeri koruyorum. Yaptığım düşük tempolu uzun antrenmanların faydasını sanırım burada görüyorum, yokuşta hiç hız kesmeden tırmanışa başlıyorum ve orta gruba yetişmeye başlıyorum, tırmanış bitince bir kontrol noktası daha geliyor ve inişe geliyorum. Atatürk Koşusu'ndan antrenmanlıyım, yerler de kuru asla kendimi frenlemiyorum, vücudumu tamamen öne verip bırakıyorum kendimi. 4:00 pacelerde 170 nabızla inişi tamamlıyorum. 

Son birkaç kilometre, 175 nabıza çıkmakta bir beis görmüyorum ve 5:30 pace ile son dört kilometreyi tamamlıyorum. 

Resmi yarış sürem 2:01:39 yani 5:46 pace, 5:40 gap ile bitiriyorum.

1. Kontrol Noktası: 33:02
2. Kontrol Noktası: 1:23:01
3. Kontrol Noktası: 1:52:15

Birinci noktaya kadar ortalamanın çok altında kalsam da özellikle yokuş başladıktan sonra ortalamayı yakalamışım. 


Bu kadar kısa sürede üstelik 38 yaşımdan sonra bir yarı maratona hazırlanıp katılmak benim için başlıca kıvanç kaynağı iken kendim için hiç de fena olmayan bir derece ile bitirdiğim için de ayrıca mutlu ayrılıyorum Adana'dan. Sıradaki uzun vadeli hedefim 5:00 pace 150 nabız almak. Dilerim başarırım.

Sabrınız için teşekkürler.