Sayfalar

25 Mayıs 2025 Pazar

Mudanya Triatlonu

İlk triatlon yarışım; daha doğrusu hayatımdaki ilk sportif müsabaka.
Üniversiteyi bitirdiğimden beri kilo sorunum daha doğrusu çok yeme sorunum var diyebilirim. Her iki üç yıllık periyotlarda kilo alıp kilo veriyorum. Zayıflama evrelerinde eğer motive olabilirsem az yemek beni rahatsız etmiyor aksine zaten güdülenmiş olduğum için kafama koyduğum şeyi yapıyor olmak bana keyif veriyor ama bu keyif alma durumu çok sürdürülebilir olmuyordu ve yeniden kilo almaya başlıyordum. Daha önceki kilo verme süreçlerimde kalori açığını günlük diyetimden kısarak sağlıyordum ve en iyi ihtimalle ayda birkaç kez koşu bandına çıkarak kalori yakmayı umuyordum. (Koşu bandı motivasyonu sağlamak bence diyet motivasyonundan daha zor.) 

Biraz Ankara’ya taşındığımız için şehir pratiklerinin basitleşmesi biraz da çocuğun büyümeye başlaması ile içimde bir yerde yeniden kilo verme ve verirken farklı bir şeyler yapma isteği uyandı; Bu vesileyle 2024 yılı başlarında, 37 yaşımda iken bir havuza kaydolup yüzmeye başladım. Bu arada, Ankara'ya taşındıktan sonra birkaç kez gerçekleştirdiğim Ankara'ya yakın belli başlı dağlara tırmandığımı da hemen belirtmek isterim ancak hiking, özellikle kent içi koşullarda, çok sürdürülebilir ve güdüleyici gelmedi bana. Neyse tekrar yüzmeye dönelim. Senede iki hafta gittiğimiz tatillerden bir kulaç aşinalığı vardı tabi, hatta halk arasındaki yakıştırmayla yüzmeyi "çok iyi" biliyor durumdaydım. Korkusuzca açılıp, uzun mesafeler katediyordum ama bu tabiki rekabetçi bir yüzme olmaktan çok uzaktı. Seri kulaç atmaya başlayınca 20-25 metreden sonra yoruluyordum. İmdadıma youtube yetişti, bazı yabancı kanalları izleyerek, yoğun kulaç atışı yerine yavaş ama sürdürülebilir kulaç taktikleri ve biraz da nefes egzersizleri ile birkaç yüzme gününün sonunda aralıksız 500 metre yüzmeye başlamıştım. 

Yüzmenin verdiği motivasyonla koşuya da başladım. Koşuda da durum çok farklı değildi, birkaç yüz metre bile koşamadan nefes nefese kalıp duraklıyordum ancak imdadıma yine youtube'dan Fatih Topçu ve Koşuforum'dan Mert Derman'ın yazıları yetişti. Çok düşük tempoda koşularla artık birkaç km durmadan koşabiliyordum ancak nabzım 170 lerin altına inmiyordu. Aynı kişilerin taktikleri ve bir dağ tırmanışında tanıştığım arkadaşım Rahmi'nin tavsiyeleri ile 2024 yılının yaz aylarında 6:00 pace ile 5 km koşabilir hale gelmiştim. 

Bu esnada hedeflediğim kiloya neredeyse erişmiştim ama yüzme ve koşuda kendimce bu kadar yol aldıktan sonra sporu bırakmak istemedim ve ikisinin de kullanılabileceği bir organizasyon aramaya başladım. İşyerinden arkadaşım Okan triatlon müsabakalarına katılıyordu ancak triatlon bana hem zor hem de ulaşılmaz görünüyordu. Üstelik bisikletim bile yoktu. 

Federasyonun web sitesini incelediğimde ise aquatlon isimli bir branş olduğunu gördüm ama 2024 yılı içerisinde katılabileceğim bir aquatlon müsabakası yoktu. Birden gözüme Mudanya'da ilk kez yapılacak olan triatlon müsabakası takıldı. Sprint yani kısa mesafe olarak yapılacaktı ve benim mesai takvimime de çok uygundu. Yarışa yaklaşık iki ay vardı, bu yarışa katılacaktım ve sonuç ne olursa olsun yarışı bitirmeliydim. 

Ekim ayına girmiştik ve bisikleti almıştım, direkt spd pedallarla başlamak istedim ve diğer ekipmanları da tedarik ettikten sonra iki farklı günde brick antrenman yaptım. 100 metreyi havuzda yaklaşık 3 dakikada yüzüyordum, bisiklette bir ölçüm alamamıştım, koşuda ise 5 kilometreyi 30 dakika altında zorlanmadan bitiriyordum. Her şey beklendiği gibi giderse yarışı bitirebilecek gibiydim. 

12 Ekim 2024 Sabahı eşim Melek ve oğlum Güneş ile beraber yola çıktık, öğleden sonra Mudanya'ya vardığımızda fırtınalı bir deniz bizi karşıladı. İstanbul'da yaşarken lodos fırtınalarını tecrübe etmiştik, tıpkı o günlerdeki gibiydi deniz. İnanılmaz bir rüzgar vardı, hava kapalıydı ve deniz adeta çalkalanıyordu. Biraz tadım kaçtı ama bizimkilere çaktırmamaya çalıştım. 
Melek, "denizin durumu böyle olursa yarış iptal edilir mi?" diye sordu. 
"Hayır edilmez ama yüzme etabı iptal edilerek duatlona çevrilebilir" diye yanıtladım. Bir yandan denizden ötürü tedirginlik vardı ama öte yandan da ilk müsabakamın duatlon olmasını istemiyordum. 

Ertesi sabah erkenden uyanıp değişim alanına gittim. Rüzgar biraz dinmişti ama deniz tıpkı dünkü gibi kabarıyordu. Elitlerin yarışı ertelenmişti ve denizin durumuna göre karar verilecekti. Tekrar otele dönüp hafif bir kahvaltı yaptım ve hazırlıklarımı yapıp ailece değişim alanına doğru yola çıktık. Elitlerin yarışı başlamıştı ve yüzme iptal edilmemişti. Ailemle vedalaşıp değişim alanına girdim, inanılmaz bir kalabalık vardı. Herkes çok neşeliydi ve hiçkimse denizin durumunu konuşmuyordu. Su sıcaklığı 21 derece idi, hava sıcaklığı ise 17 derece idi. Ben de ortam neşesine ayak uydurayım bari dedim, hazırlıklarımı tamamladım ve start için plajda yerimi aldım. Böylesi dalgalı bir denizde ilk kez yüzecektim. 

Denizin durumunu size şöyle anlatayım, Ege'de ya da Akdeniz'de rüzgarlı günlerde denizde elbet dalgalar olurdu ve dalgaların bir frekansı oluyordu, hemen hemen eşit aralıklarla ve benzer yüksekliklerde oluyordu dalgaların boyu ve kıyıya vurma aralığı ama Mudanya'da durum o gün farklıydı. Sanki bir su şişesi gelişigüzel sallanıyor gibiydi, kıyıya vuran şiddetli bir dalga yoktu ama deniz sürekli kabarıyordu.
 
Sirenlerin çalması ile suya girdik, su beklediğim kadar soğuk değildi, ilk birkaç adımdan sonra hemen deniz derinleşti ve kendimi suya bıraktım. O esnada tecrübesizlikten kaynaklı hiç hesap etmediğim bir sorunun daha beni zorlayacağını anlamam çok geç olmadı; Kıyıdayken görülen parkur dubaları suya girince görülmez olmuştu çünkü deniz çok dalgalıydı. Aksi gibi hiçbir zaman unutmadığım buğu önleyici kalemimi almayı unutmuştum ve gözlüğüm yavaş yavaş buğulanmaya başlamıştı. Yüksek numara hipermetrop ve astigmatımla birleşince daha ilk birkaç dakikada görüşümü tamamen kaybettim. Kendimi kalabalığa bıraktım, insanlar nereye yüzerse oraya yüzüyordum ama dalgaların düzensiz olmasından ötürü nefes alacağım zamanları ayarlayamıyordum, çok kez nefes almak için kafamı çevirdiğimde suratımda dalgalar patlayacaktı. 

Etrafım iyice tenhalaşmıştı, takip edebileceğim bir kalabalık kalmadığından sık sık durup, gözlüğümü çıkarıp dubalara bakmak zorunda kalıyordum. Dubaları görmek içinse, dalgaların beni ya da dubaları kaldırmasını bekliyordum. Bu esnada arka tarafımdan imdat sesleri yükseliyor insanlar panikle cankurtaran teknelerine seslerini duyurmaya çalışıyordu. Tekneler insanları toplamaya başlamıştı. Acaba beni de alacaklar mıydı? Kendimce çok zahmete katlanmış ve emek vermiştim, her şeyden önemlisi oğlum kıyıda beni izliyordu, sonuca hiç odaklanmıyordum, ne olursa olsun bu denizden yüzerek çıkmalıydım. 

Tekneler etrafımdaki insanları aldıkça bir de onların dalgasıyla mücadele etmek zorunda kalıyordum. Birinci dubaya yaklaştıkça aslında kuvvetli bir akıntıya karşı yüzdüğümüzü anladım. Artık sık sık durup dubayı kontrol ediyordum ve her duruşumda dubadan gözle görülecek derecede hızlı biçimde uzaklaşıyordum, adeta bir nehirde gibiydik. Var gücümle yüzerek dubayı döndüm ve akıntıyı arkama alarak diğer dubaya doğru yüzmeye başladım. Dalgalar sağımda, kıyı solumda ve akıntı arkamda kalmıştı. Bir anda keyfim yerine geldi, gözlüğün buğusu da yavaş yavaş geçiyordu ve birkaç dakika içerisinde diğer dubaya ulaştım. Son dönüşü de yaptım ve kıyıya doğru yöneldim. Ritmimi bulmuştum, hiç durmadan birkaç dakika gidip yeniden durakladım ve kıyıya, bitiş takına doğru bakınca ufak çaplı bir şok yaşadım. Akıntı bu kez beni varış noktasından çok uzağa sürüklemişti, rotamdan ciddi derecede sapmıştım. Sighting yapmanın önemini kavradığım yer tam burası oldu. Tam bir tecrübesizdim. Tekrar panikle yüzmeye devam ettim ancak rotamı düzeltemiyordum, hala sürükleniyordum. Son çare bitiş takını değil de daha sol tarafı hedef alarak yüzmeye başladım ve kalabalığı yakaladım, keyfim yeniden yerine gelmişti ve simsiyah denizin dibinde deniz çayırları görünmeye başlamıştı, kıyıya yaklaşıyordum. 

Son bir gayret ile sudan çıktım, diskalifiye olmuşumdur diye düşünüp yavaş adımlarla yürürken hakemler bayrak kaldırıp değişim alanını işaret etti ve bisikletime doğru koşmaya başladım. Değişim alanında neredeyse hiç bisiklet yoktu. Bisikletimi alıp Mudanya sokaklarına daldım, hayatımda ilk kez denizden, üstelik böylesine yüksek bir nabızda, çıkmışken bir başka efor gerektiren faaaliyete atılıyordum. 20 Kilometrelik parkuru tamamladıktan sonra yeniden değişim alanındaydım, koşu ayakkabılarımı giyip bu sefer old cityde oluşturulan koşu parkuruna girdim ve her turda oğlumdan bir beşlik alarak yarışı tamamladım. Çok ama çok mutluydum, özellikle yüzme aşamasından çıkmış olmak bana fevkalade bir özgüven verdi. Bu kadar keyif aldığım bir aktiviteye devam etmemem yanlış olurdu, 2025 yılı için hazırlıklara başlamalıydım.