Sayfalar

1 Aralık 2011 Perşembe

Konser Güncesinden Bir Gün [19 Haziran 2011 // Iron Maiden İstanbul Konseri]


11 Şubat 2011'de internette bir tişört fotoğrafı dolaşmaya başlamıştı. iron maiden'ın yeni albümünün resmi turne tişörtünü ihtiva eden bu fotoğraf karesine göre, iron maiden bir dünya turnesine çıkıyordu ve 19 haziran'daki durağı ise istanbul idi. yani babalar 1998'den sonra ikinci kez ayak basacaklardı boğaziçi'ne.


birçokları bu habere inanamadı zira neredeyse her sezon başında bu tür dedikodular dönüyordu ve hepsi de aynı zamanda asılsız çıkıyordu. öyle ki, ekşisözlük'te açtığım konser başlığı bir kaç dakika içerisinde inanılmaz miktarda eksi oy alarak zamanın ötesindekiler listeme zirveden giriş yaptı. bu listede üç dört yıldan beri yer alan yazılarımın olduğunu da ekleyim ki ne derece olumsuz bir tepkiyle kaşılaştığımı somutlaştırın.

günler geçtikçe dedikodular artıyordu ve dedikoduların artmasıyla paralel olarak sözlükteki yazım da, zamanın ötesinden, en beğenilenlere doğru yolculuğa başlamıştı.

nihayet konser kesinleşti ancak bazı hayal kırıklıklarını da getirdi beraberinde. bir defa konserin yapılacağı sonisphere festivali bu yıl tek gün olarak gerçekleşecekti ve bu da yetmiyormuş gibi maçka küçükçiftlik park'dı organizasyonun bu seneki evsahibi. hemen bir yıl önceki üç gün süren konserler silsilesine gitmedi değil aklım; zira dolmabahçe'den açıklarından gelen boğaz esintisi eşliğinde, inönü stadyumu'nda, tam üç gün boyunca; manowar, metallica, slayer, megadeth, anthrax, accept ve türkiye'nin medar-ı iftaharı pentagram gibi grupları izlemiştik ve bir yıl sonraki organizasyon programı resmen bir tatminsizlik yaratmıştı bünyelerde. bir diğer aksilik de konser tarihindeydi. tam da o tarihlerde finaller vardı ve dahası üç ders sınavlarına kalırsam hemen konserin sonraki gününde mezuniyet sınavımın olma ihtimali çok yüksekti (nitekim öyle de oldu) ancak iron maiden'ın yüzü suyu hürmetine bir çok insan gibi biz de bekletmeden biletlerimizi aldık ve yeni turnenin diğer konserlerinde çalan şarkıları inceleyerek bilmediğimiz şarkı varsa sözlerini ezberlemeye, ve favori parçalarımızın çalınması için duaya yatmaya başladık her gece.

konsereyse yine trenle gidilecekti zira sırf trene binmek için bile bir yerden bir yere gidebilecek insanım ve ne şanslıyım ki blackjacks brotherhood'dan salih kardeşim de benle aynı fikirdeydi. 23.30'da hareket edecek tren daha gara girer girmez yemekli vagonda yerimizi almıştık ve bizim gibi düşünen birçok konser müdavimiyle aynı koltukları paylaşmaya başlamıştık. metalin bin bir türlü muhabbeti dönerken yanımıza 50 li yaşlarında bir abimiz oturdu ve öğrendiğimiz kadarıyla emekli öğretmen olan kıymetli hocamız halkevleri'nde aktif bir görev üstlenmekteymiş, yolculuğun uyumaya kadar ki olan kısmı siyaset ve metal paralelinde gitti desem yanlış olmazdı sanırım. ertesi güne yorgun olmamamız gereğinden mütevellit çok da hırpalamadan bünyeyi uyumaya çekildik ve birkaç saat sonrasında, bulutsuz ama çok da yakıcı olmayan bir istanbul sabahı'na uyandık.

kahvaltılar edildikten sonra hemen akmar'a gidildi ve konser için üretilen özel tişörtlerden alındı. envai çeşit tişört vardı ve ben the trooper performanslı, Türk bayrağı tutan eddie tişörtünü almayı yeğledim. daha sonraysa istiklal'e geçildi ve başka arkadaşlarla buluşulup rock'n rolla'da yavaş yavaş "ısınılmaya" başlandı.

Ucretsiz Resim yukle ve Paylas

kapılar 12.30'da açılmış, saat 14.00 civarlarında etrafımızdan duyduklarımıza göre felaket bir sıra mevcutmuş. bu sıcakta en güzel yapılacak şeyin bira içmek olacağına karar verdikten sonra dostlarla muhabbet eşliğinde, fondaysa iron maiden afraid to shoot strangers önderliğinde "ısınmaya" devam ettik. güneşin etkisi geçince de bir taksiye atlayarak mekanın yolunu tuttuk. hemen belirteyim, istanbul'da taksi çok ucuz. hatta üç ya da dört kişiyseniz toplu taşıma araçlarına binmek pek de mantıklı değil.

Ucretsiz Resim yukle ve Paylas

mekana vardığımızda hiç sıra yoktu, edindiğimiz tecrübelerle girmeden karnımızı tok tutacak yiyeceklerimizi yiyip, tuvalete gitmemize gerek kalmayacak kadar da suyumuzu içtikten sonra içeri girdik. metal konserleri omuz omuza geçer, kalabalığı yararak edindiğiniz harikulade bir yeri sırf tuvalete gidecem diye kaybetmek istemezsiniz değil mi (: ayrıca bu tip konserlere ben sosyal bir katılımcı olarak iştirak ettiğimi düşünmüyorum, oraya öncelikle sosyal bir etkinlik olsun diye değil de, iron maiden'ı dinlemeye gelmiştik ve festival dinleyicisine hitap etmeyen yemek ve tuvalet politikalarıyla muhattap olmak istemiyorduk.

mekan hafif eğimli bir amfi gibi arkaya doğru yükseliyor ama basamak yok. hafif bir yokuş söz konusu diyebiliriz. bu da kuşkusuz arkada kalmış olan bizlerin daha iyi bir görüntü ve ses elde etmesine yol açacaktı.

içeri girdiğimizde slipknot çalıyordu, programdan sapılmış gibi de durmuyordu. bu iyi haberdi zira ertesi sabah üç ders sınavına girmek için konser sonrası istanbul'u terk etmem gerekiyordu. slipknot'a da tarzına da pek ilgim yoktur ama sahnede çok samimi takılıyorlar ve birkaç ilginç şovları da olmadı değil. joey jordison'un meşhur bateri numarası gibi. sırf slipknot için gelen hatırı sayılır bir kitle vardı ve otu boku eleştiren metalci tayfasından pek hazzetmediğim için böylesine bir kitleyi sırf oraya çektikleri için bile takdire şayan buldum slipknot'ı.

saatler 20.50'yi gösterdiğinde sahne hazırlanmış gibiydi ancak ekranlardaki geri sayım sayacı kaldırılmıştı. acaba gecikecekler mi diye de düşünmeme yol açmadı değil ancak saatler 21.15'i gösterdiğinde doctor doctor sesleri kolonlardan duyulmaya başlandı. aşırı uğultu yüzünden sahneden sesi alamıyorduk ve konserin de böyle geçme ihtimali bir an aklıma gelmedi değil. daha sonra final frontier introsu ve takriben final frontier ile konser başladı. tam da tahmin ettiğim gibiydi. patlama noktalarında aşırı uğultu yüzünden sahne'nin sesi gelmiyordu. konsere gelmeden önce, turnenin diğer konserlerinin setlistine bakmıştım. pek bilindik şarkı yoktu bu yüzden yalnızca üç-dört şarkıyı tam olarak duyamayacağımı hesaplayarak eğlenceye devam ettim.

albüm turnesi olunca haliyle son albümden çok çaldılar. ancak bu noktada kızmadım değil maiden'a. zira sık sık gittiğin ülkelere bir kez de albüm tanıtımı için gidersin eyvallah ama daha önce bir kez geldiğin yere albüm tanıtımı yapmaya gitmeye insan biraz utanır. yıllardır aramadığın dostunu işin düşünce aramak gibi bir şeydi bu. haliyle son albüme yüklenilince, albümün çıkışı neredeyse bir yıl olmuşken, çoğu kimse şarkıların adlarını bile bilmiyordu. ayrıca çok baba şarkıları yine almamışlardı listeye. yok saydıkları albümlerinin dışındaki albümlerden birer parça koymaya çalışmışlardı ama kanımca olmamıştı. kitle yalnızca the trooper ve fear of the dark'da coştu desem yeridir. halbuki bir prowler, no prayer for dying, brave new world, afraid to shoot strangers, paschendale olsaydı eminim ki birçok kişi daha tatmin olmuş biçimde ayrılacaktı oradan. ben dahil.

son albüme hala ısınanamış olan ben, son albümden çalınan parçalardan yalnızca the talisman'a eşlik ettim. bunun dışında, mother of mercy haricinde diğer konserlerle birebir aynı setlisti çaldılar.

konserlerin bazı yazılı olmayan kuralları ve de tiyoları vardır. bunlardan birisi de, grup çıktığı ilk anda görmek için kendinizi heder etmemektir. zira enerjiniz size lazımdır. bırakın millet yorsun kendini, en fazla üç dört şarkı sonra sahneyle göz teması kurabilecek kıvama gelecektir ortam. o yüzden azıcık sabır... bu taktik yine yanıltmadı beni. hem yorulmadım hem de ilk birkaç şarkıdan sonra, parmak ucunda yükselmeme dahi gerek kalmadan babaları izledim.

babalar tekrar geleceklerini bildirerek sahneyi terkettiler. dilerim ki bir dahaki gelişleri bol şenlikli ve eski albümlerden seçili parçalardan olur.

ufak bir not: ekşisözlükte'ki konser yazım şu anda en beğenilenlerde, demek ki neymiş, önyargı zararlıymış (: